Hukuki formun toplum çapında bir zafer yürüyüşüne giriştiği bir zamanda, “hukuk”tan ziyade hukuki bir form ve hukuk-benzeri bir usul benimsemenin; politik ve akademik hayat, hatta felsefenin kendisi ve –giderek artan bir şekilde– bireysel ilişkiler kadar hukuka uzak alanların dahi evrensel bir varlığı haline geldiği bir zamanda, felsefi teori hukuku nasıl ele alabilir?
Mussolini İtalya’da ırk yasaları uygulamaya karar verdiğinde, birincil kaygısı bu yasalara bir meşruiyet kaynağı ve bilimsel bir temel sağlamaktı. Bu nedenle 5 Eylül 1938 tarihli ilk kanun hükmünde kararnamenin [Regio Decreto] yayınlanmasından bir ay önce, 14 Temmuz tarihli Journal of Italy’de tamamı büyük İtalyan üniversitelerinde profesör olan seçkin bilim insanlarının ... imzasıyla bir bildiri yayınlandı.
Luhmann’a göre çağdaş toplumu yeterince tanımlayamaz. Teori tamamen yapay bir yapıdır. Autopoiesis tarihsel değildir, temelleri günün birinde atılmamıştır, başlangıç noktası yoktur ve buna ihtiyacı da yoktur.
Dünyada kadınlardan talep edilen, artık kendileriyle özdeşleşmeye başlayan korkularla çevrelenmiş, koreografiyi anlamak hem kolay hem de imkansızdır. Bu armağanın nasıl verildiği belli değil ama şekli şemaili, yörüngesi belli diyebilir miyiz? Bir kesimhane mi? Bir yeniden yapılanma mı? Bir genom mu? Bir film festivali mi?
Taun, şehir için çürümenin başlangıcı oldu… Artık hiç kimse, daha önce iyi olduğuna karar verdiği şeyde sebat etme eğiliminde değildi çünkü herkes belki de onu elde etmeden önce öleceğine inanıyordu.” (Thucydides, History of the Peloponnesian War, II. 53)
Hangi ev alev alev yanıyor? Yaşadığınız ülke mi? Avrupa mı? Yoksa tüm dünya mı? Belki de evler ve kentler – kim bilir kaç zaman önce – farkına varmamış gibi davrandığımız devasa bir yangında çoktan yanmıştı. Bu evlerden geriye kalan tek şey duvar parçaları, bir fresk, bir çatı parçası, isimler, daha şimdiden alevler tarafından küle döndürülen isimlerdi.