top of page

Sosyal Mesafe

Giorgio Agamben

Çev.: Yusuf Enes Karataş


“Ölümün bizi nerede beklediğini bilmiyoruz; iyisi mi gözlerimiz her yerde onu arasın. Ölüm üzerine tefekkür özgürlük üzerine tefekkürdür. Ölmeyi öğrenen, kulluk etmeyi bilmez. Nasılsa öleceğimizi bilmek bizi her türlü boyun eğme ve kısıtlamadan kurtarır.”

Michel de Montaigne


Tarih bize her sosyal fenomenin politik sonuçları olduğunu veya olabileceğini öğrettiğinden, Batı’nın politik sözlüğüne giren bu yeni kavramı dikkatle kayda geçirmemiz yerinde olur: “sosyal mesafe”. Terim muhtemelen yalnızca “kapatılma” teriminin daha incelikli bir hali olsa da ona dayanan bir politik düzenin nitelikleri sorgulanmalıdır. Bunun salt teorik bir sorgulama olmadığı göz önüne alındığında ve eğer birçok insanın tabiriyle mevcut tıbbi acil durum, insanlık için yeni politik ve sosyal çerçevelerin geliştirildiği bir laboratuvar olarak görülmesi gerekirse bu sorgulama daha da acil bir hal alır.


Her zaman olduğu gibi, durumun kuşkusuz pozitif bir şekilde değerlendirilebileceğini, yeni dijital teknolojilerin insanların uzaktan mutlu bir şekilde iletişim kurmasını sağladığını öne süren aptallar olsa da “sosyal mesafe” üzerine kurulmuş bir topluluğun ne insani ne de politik olarak canlı bir topluluk olduğuna inanmıyorum. Bana öyle geliyor ki her halükârda, perspektif ne olursa olsun, düşünmemiz gereken mesele budur.


İlk değerlendirme, söz konusu “sosyal mesafe” önlemlerinin ürettiği fenomenin tamamıyla tekil doğasıyla ilgilidir. Elias Canetti, başyapıtı Kitle ve İktidar’da (Almancası Masse und Macht) iktidarın üzerinde temellendiği kalabalığı, dokunulma korkusunun tersine çevrilmesi yoluyla kavrar. İnsan tipik olarak bir yabancının kendisine dokunmasından korkar ve insanın kendi çevresinde yarattığı tüm mesafeler bu korkudan kaynaklanırken, bu korkunun tam tersine dönüştüğü tek durum kalabalıktır. “İnsan bu dokunulma korkusundan ancak bir kalabalık içinde kurtulabilir. … Bir insan kendini kalabalığa teslim eder etmez kalabalığın kendisine dokunmasından korkmayı bırakır. … Kendisine baskı yapan insan da kendisi gibidir. Onu, kendini hissettiği gibi hisseder. Aniden sanki her şey tek ve aynı bedende gerçekleşiyormuş gibi. … Dokunulma korkusunun bu şekilde tersine çevrilişi, kalabalıkların doğasına aittir. Kalabalığın yoğunluğunun maksimuma ulaştığı noktada rahatlama hissi de en çarpıcı noktasına ulaşır.”


Karşı karşıya olduğumuz kalabalığın yeni fenomenolojisi hakkında Canetti ne düşünürdü bilmiyorum. Sosyal mesafe önlemlerinin ve paniğin yarattığı şey kesinlikle bir kalabalıktır. Ancak bu kalabalık tabiri caizse birbirinden ne pahasına olursa olsun uzak duran bireylerden oluşan tersine çevrilmiş bir kalabalıktır. Eğer bu kalabalık, Canetti’nin daha sonraları belirttiği gibi, kompaktlığı ve pasifliği ile tanımlanıyorsa, o halde yoğun bir kalabalıktan değil, hala bir kalabalık olmayı sürdüren seyreltilmiş bir kalabalıktan söz ediyoruz. “Özgürce hareket etmesi imkansızdır… bekler. Kendisinin bir lidere gösterilmesini bekler…”


Birkaç sayfa sonra Canetti, “çok sayıda insanın birlikte, o zamana kadar tek başlarına yaptıkları şeyi yapmaya devam etmelerine izin vermeyen” bir yasakla oluşan kalabalık tipini tanımlar. “Bir yasağa uyuyorlar ve bu yasağa aniden ve gönüllü bir şekilde uyuyorlar. Bu mutlak bir buyruktur ancak bu konuda belirleyici olan onun negatif karakteridir. Görünenin aksine, yasak hiçbir zaman tam anlamıyla dışarıdan gelmez, her zaman tesir ettiği insanlardaki bir ihtiyaçtan kaynaklanır.”


Sosyal mesafe üzerine kurulmuş bir topluluğun, naif bir yaklaşımın inanabileceği gibi, aşırıya kaçan bir bireyciliğe dayanmayacağını gözden kaçırmamak önemlidir. Tam tersine, bu topluluk tıpkı bugün kendi çevremizde deneyimlediğimiz gibi bir yasak üzerinde kurulmuş, ancak tam da bu nedenle özellikle kompakt ve pasif seyreltilmiş bir kalabalık olurdu.


Bu makale ilk olarak Quodlibet internet sitesinde yayımlanmış ve D. Alan Dean tarafından İngilizceye çevrilmiştir.


İngilizceden çevirdiğimiz metin ‘Social Distancing’ başlığıyla 9 Nisan 2020 tarihinde Ill Will sitesinde yayımlanmıştır, orijinal metne bağlantı üzerinden erişmeniz mümkündür.

bottom of page