Rosa Luxemburg'un Materyalist Anayasal Düşüncesi (Üçüncü Bölüm)
Camila Vergara
Çev.: Furkan Yılmaz
[Serinin birinci bölümüne buradan, ikinci bölümüne ise buradan ulaşabilirsiniz.]
Luxemburg’un Geçici Anayasal Yapısı
Özyönetimin merkezleri olan yerel konseylere esaslı bir şekilde bağlı gibi görünen sosyalizm, bir kararnameyle tesis edilemez ancak “proletaryanın, yazgısını kendi eline almayı, tarihin biçare kurbanı olmak yerine bilinçli rehberi olmak için toplumun dümenini tutmayı Sosyal Demokrasi'nin öncülüğünde öğrendiği uzun bir mücadele sonucu kazanılabilir”.[1]İşçilerin, hükmedilen bir sınıftan güçlü bir sınıfa dönüşümü gerçekleştirmesinin tek yolu, “eylem okulunda”,[2] “halk kitleleri ile organları, işçi ve asker konseyleri, arasında sürekli, yaşamsal ve karşılıklı bağ kurarak” iktidarı kullanmasıdır.[3] Kitlelerin iktidar kullanımı yoluyla iktidar sanatı konusunda eğitilmesi ve bu süreçte “kolektivitenin etkin üyelerine yakışan sorumluluk” duygusuyla “kendilerini bu sürecin özgür ve bağımsız yöneticileri” hâline getirmeleri gerekir.[4]
Düsturumuz şudur: Başlangıçta eylem vardı. Eylem, işçi ve asker konseylerinin misyonlarını gerçekleştirmeleri ve tüm ulusun yegâne kamu gücü olmayı öğrenmeleri olmalıdır.[5]
Yerel işçi iktidarının maddi koşulları olmaksızın, “en yüksek devrimci otoritelerin çıkaracağı toplumsallaşmaya ilişkin kararlar kendi başlarına boş laflar olduğundan”,[6]temel devrimci görev, proleter bir kurumsal yapıyı, yani kurucu kurumlar olarak konseyleri teşvik etmektir. Hareketin nihai hedefi, işçi sınıflarının tahakkümden kurtulduğu, “yönetildiği” değil, kendi kendini yönettiği sosyalist toplumsa; hareketin ivedi hedefi, işçi sınıfına egemen olan “burjuva sınıf egemenliğinden miras kalan organları”, öz yönetime –“bütün mevkileri ele geçirmesi, bütün işlevleri gözetim altına alması, bütün resmi gereksinmeleri kendi sınıf çıkarlarının ve sosyalizmin terazisiyle tartması” için eğitilmesi amacıyla proletarya arasındaki politik karakter ve etkinliğin geliştirilmesine – yönelmiş bir işçi sınıfı altyapısıyla değiştirmek olmalıdır. Bu amaca ulaşmak için, Luxemburg yerel düzeyde, “en küçük beldeye kadar” aktif örgütlenme ve kurum inşasını savunur.
Bütün devlet gücünün parça parça burjuvaziden alınıp işçi ve asker konseylerine verilebilmesi için, her eyalette, her kentte, her köyde, her kasabada göğüs göğüse, adım adım ilerleyerek mücadele etmek söz konusudur.[7]
Devrimci hükümetin konsey sistemini güçlendirmek için atması gereken ilk adımlar arasında sırasıyla şunlar yer almalıdır: (1) konseylerin ıslahı, “oluşumlarının başındaki düzensiz ve dürtüsel hareketlerinin yerini, devrimin amaçlarını, görevlerini ve yöntemlerini anlamaya yönelik bilinçli bir süreçle değiştirmek”; (2) düzenli olarak planlanmış toplantıların ve yeterli iktidar paylaşım süreçlerinin bulunmasını sağlamak; ve (3) “tüm Almanya proletaryasını bir sınıf hâlinde, yoğun bir siyasal güç olarak belirlemek ve onu devrimin siperi ve itici gücü yapmak için ulusal bir işçi ve askerler konseyi” ihdas etmek.[8] Devrimci hükümetin görevi, bu nedenle, yalnızca konseylerde kullanılan özyönetim prosedürlerini sistematikleştirmek ve standartlaştırmakla kalmayacak, aynı zamanda işçi sınıfı kimliğini daha da inşa edecek ve devrimci süreci dinamikleştirmeye devam etmeleri için onları güçlendirecek yeni bir ulusal kurum ihdas etme görevine sahip olacaktır. Örgütlenmiş kitleler, Luxemburg’a göre özgürleştirici sürecin temsilcileri ve bekçileridir ve bu nedenle, kitleler tarafından devletin kontrolünü ele geçirmek ve gücünü kullanmak için seçilen devrimci hükümetin görevi, proleter kitlelerin kurumsal örgütlenmesini beslemektir. Parti, merkeziyetçi veya revizyonist stratejilerle değil, konsey sistemini güçlendirme ihtiyacıyla yönlendirilmelidir.
Materyalist yaklaşımı Luxemburg’un, anayasanın kökeni olan siyasal eylemin yani devrimin, sınıf mücadelesinin mevcut durumuyla ve kitlelerin kullanabileceği hukuki ve hukuk dışı araçlarla şekillendiğini anlamasını sağladı. Siyasal eylem, “fiil”, devrimin başlangıç noktasıdır ve bu eylemi şekillendiren faktörler, devrimin kurucu bir parçası haline gelir. Sadece materyalist bir düşünür değil, aynı zamanda Engels gibi oldukça realist olan Luxemburg, hem burjuva hem de proleter kurumların bir arada var olacağı bir rejim, kapitalist ve sosyalist toplumlar arasında bir geçiş dönemi tasavvur etmişti. Bu geçiş dönemi için uygun bir anayasal yapı önermemiş olsa da Luxemburg’un maddi hukuk düşüncesi, sosyalizme giden yolu mümkün kılmak için devrimci anayasanın sahip olması gereken iki temel unsuru ortaya koyar: temsilci yapıların fethini sağlamak için demokratik haklar ve yeni sosyalist toplumun kurucu kurumları olan yerel, özerk işçi sınıfı konseyleri. Bu üç bölümden oluşan yazının önceki bölümünde tartıştığım gibi, demokratik haklara sadece şeklen saygı gösterilmemeli, bu haklar aynı zamanda eşit bir şekilde uygulanmalıdır ve bu, proleterlerin siyasal eyleme katılmasını engelleyen yüklerin toplumsallaştırılmasını gerektirir. Proleter kadınların durumunda, örneğin, çocuk bakımının ve ev içi emeğin toplumsallaştırılması, onların siyasete eşit erişimi için gerekli bir koşul olacaktır.[9]
Proleter devrimini burjuva devriminden radikal bir şekilde farklı kılan, kitlelerin konseylerde kendiliğinden örgütlenmesidir. Luxemburg’a göre, bu, “proleter sosyalist devrimin kendine has niteliğidir”.[10] Luxemburg, konseylerin bu kendiliğinden öz-oluşumunda kurucu iktidar kullanımından bahsetmese de işçilerin (ve askerlerin) mevcut iktidar yapılarına meydan okurken ve kendi özerk siyasal özyönetim kurumlarını kurarken gerçekten kullandıkları iktidar budur. Yerel işçi konseylerinin kurulması “aşağıdan” gelen kurucu bir devrimin kökenine işaret eder ve bu nedenle kaderi, uzun vadede burjuva egemen yapının yerini alması beklenen konsey sisteminin dayanıklılığına bağlıdır. Yeni proleter kurumun mevcut siyasal yapıya eklendiği bu geçiş fazı, Machiavelli’nin desteklediği “karma” anayasalcılık türüne karşılık gelir; bu, realist olduğu için, mevcut oligarşik iktidar yapılarını ortadan kaldırmaya değil, mevcut meşruiyetten ziyade pleb otoritesine dayanan yeni özerk kurumlar eklemeye çalışır. Hakkıyla “anayasallaştırılmamış” olsa bile, kurumsal bir proleter otorite kaynağının varlığı, örgütlü proleterlerin siyasal özneler olarak tanınması anlamına gelir ve sınıf çatışmasının kurumsallaşmasını sağlar. Dahası, konseylerin liberal temsili yapılara karşı ardı arkası kesilmeyen hırçın muhalefeti, proleter kurumların üstün yetki ve karar alma gücü elde etmesiyle tamamlanan ve yeni meşruiyetin kapitalist bir toplum yerine sosyalist bir toplumu ifade ettiği bu geçiş döneminde devrimin etkin nedeni olarak ortaya çıkar. Luxemburg’un materyalist yaklaşımı açısından, proleter iktidar organlarının kurulması ve gelişmesi, idealist bir konum olmaktan uzak, yeni sosyalist toplumun kolektif bir şekilde tasarlanmaya başlayabileceği zaruri maddi zemin olarak tezahür eder.
Orijinal metin “The Materialist Constitutional Thought of Rosa Luxemburg (Part Three)” başlığıyla 25 Şubat 2019 tarihinde Legal Form sitesinde yayımlanmıştır, orijinal metne bağlantı üzerinden erişmeniz mümkündür.
[1]Rosa Luxemburg, “The Junius Pamphlet” [1915], şuradan ulaşabilirsiniz: https://www.marxists.org/archive/luxemburg/1915/junius/index.htm. [Luxemburg, “Junius Broşürü: Alman Sosyal Demokrasisi’nin Bunalımı”, Rosa Luxemburg Kitabı: Seçme Yazılar içinde, (ed.) Peter Hudis – Kevin B. Anderson, Dipnot Yayınları, 2013, çev. Tunç Tayanç, 463].
[2]Rosa Luxemburg, “Our Program and the Political Situation” [1918], The Rosa Luxemburg Reader içinde, 357,s. 372; ayrıca bir başka çeviriye şuradan ulaşabilirsiniz: https://www.marxists.org/archive/luxemburg/1918/12/31.htm.[Luxemburg, “Programımız ve Siyasal Durum”, Rosa Luxemburg Kitabı: Seçme Yazılar içinde, (ed.) Peter Hudis – Kevin B. Anderson, Dipnot Yayınları, 2013, çev. Tunç Tayanç, 529; veya Luxemburg, “Programımız ve Siyasal Durum”, Siyasal Yazılar (1917-1918) içinde, V Yayınları, Şubat 1989, çev. Zafer Üskül].
[3]Rosa Luxemburg, “What Does the Spartacus League Want?” [1918], The Rosa Luxemburg Reader, 349, s. 351; ayrıca bir başka çeviriye şuradan ulaşabilirsiniz: https://www.marxists.org/archive/luxemburg/1918/12/14.htm.[Luxemburg, “Spartaküs Birliği Ne İstiyor?”, Rosa Luxemburg Kitabı: Seçme Yazılar içinde, (ed.) Peter Hudis – Kevin B. Anderson, Dipnot Yayınları, 2013, çev. Tunç Tayanç, 517].
[4]Luxemburg, “What Does the Spartacus League Want?”, 351. [Luxemburg, “Spartaküs Birliği Ne İstiyor?”].
[5]Luxemburg, “Our Program and the Political Situation”, 372. [Luxemburg, “Programımız ve Siyasal Durum”].
[6]Luxemburg, “What Does the Spartacus League Want?”, 351. [Luxemburg, “Spartaküs Birliği Ne İstiyor?”].
[7]Luxemburg, “Our Program and the Political Situation”, s. 372. [Luxemburg, “Programımız ve Siyasal Durum”].
[8]Rosa Luxemburg, “The Beginning” [1918], The Rosa Luxemburg Reader içinde, 342, s. 343–44; ayrıca bir başka çeviriye şuradan ulaşabilirsiniz: https://www.marxists.org/archive/luxemburg/1918/11/18b.htm. [Luxemburg, “Başlangıç”, Rosa Luxemburg Kitabı: Seçme Yazılar içinde, (ed.) Peter Hudis – Kevin B. Anderson, Dipnot Yayınları, 2013, çev. Tunç Tayanç, 508].
[9]Rosa Luxemburg, “The Proletarian Woman” [1914] ve “The Socialization of Society” [1918], The Rosa Luxemburg Reader içinde, 242 ve 346; ayrıca bir başka çeviriye şuradan ulaşılabilirsiniz: https://www.marxists.org/archive/luxemburg/1918/12/20.htm. [Luxemburg, “Proleter Kadın” ve “Toplumun Sosyalizasyonu”, Rosa Luxemburg Kitabı: Seçme Yazılar içinde, 363 ve 513]
[10]Luxemburg, “Our Program and the Political Situation”, 366. [Luxemburg, “Programımız ve Siyasal Durum”].