top of page

Paylaşım Miti (Paylaşımcı Ekonominin Eleştirisi)

Daniel Pereira Campos, Gustavo Torrecilha, Bernardo de Souza Dantas Fico

Çev. : Mehmet Öcal


Roland Barthes, 1957 yılındaki “Çağdaş Söylenler” adlı kitabında şarabın sadece Fransa’nın ulusal simgesi olarak değil, aynı zamanda Fransız kapitalist toplumundaki belirsizliği kavramaya yardımcı olan bir mit olarak nasıl işlev gördüğünü araştırır. Onun deyişiyle, şarap, Fransa'nın deneyiminin tanımlayıcı bir parçasıdır çünkü Fransız hayatının hemen hemen tüm törenlerinde çekirdek parça olarak hizmet veren "ortamı" yapılandırır. Bununla birlikte Barthes, bu büyülü sıvının üretiminin, toplumun gözünden sömürüyü uzaklaştıran ve masum görünen bir mit olarak Fransız emperyalizmi ile derinlemesine iç içe geçtiğini de belirtir.


Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Fransız şarabı ve diğer birçok yerel sembol küreselleşmiş ve ulusal engelleri etkili bir biçimde geçmiştir. Şimdi bu vatansever duyguların bazılarını, kendi mitolojilerini paylaşmayı arzulayan kozmopolit bir seçkine çağrıştırmaktadırlar; örneğin bir Brezilya vatandaşı, güncel şarap abonelik hizmetinden bir yudum kaliteli Bordeaux'nun tadını çıkarabilir veya biraz daha Avrupalı hissetme umuduyla Côte D'Azur'a yapılan bir yaz gezisinin fotoğraflarını Instagram'da yayınlayabilir.


Bu yeni fenomenin, teknokapitalizmin yükselişiyle birlikte son 70 yılda meydana gelen köklü ekonomik değişimlerin bir yan ürünü olduğuna inanıyoruz. Çoğu durumda küresel seçkinler, tüketim tercihlerinin tekdüzeleştirilmesinin ardından bir nesneyi kullanmanın veya bir nesneyle ilişkilendirilmenin sağladığı faydaları deneyimlemek için bir malın sahibi olmak gerekmediğini algılayacak şekilde dönüşmüştür. Sadece bu kadar da değil, mülkiyetten deneyime olan bu odak değişikliği, kapitalizm ile artan çevresel kaygılar arasında bariz bir uzlaşmayı yansıtmaktadır.


Bu bağlamda, bilgi ve birikim, kapitalizmin merkez aşamasında maddi malzemelerin (kömür, yağ, çelik vb.) yerini almıştır. Maddi olmayan bu varlıklar artık modern girişimcilerin ana üretim faktörleri ve nihai arzu nesnesi olarak kabul edilmektedir. Aslında, aplikasyonlar ve iş yönetimi yazılımları gibi teknolojik hizmetler toplumumuzun merkezine yerleşmiştir.


Bunun bir örneği, artık bir fikrin olabileceği kadar küresel olan sözde "paylaşımcı ekonomi"dir. Akademisyenlerin ve orta sınıfın zihinlerini dünyayı bir araya getiren yeni bir yaşam biçimi olarak ele geçirirken, birçok pazar ve hizmete hâkim olmuştur. "Paylaşımcı ekonomi"yi tanımlamak zor olsa da, Uber, UberEats, Airbnb, Rappi gibi onunla doğrudan veya dolaylı ilişkiden yararlanan birkaç çok uluslu işletmeyi listelemek her durumda kolaydır.


Çok fazla kanıt olmadan, bu platformlar çeşitli ekonomik ve çevresel faydaları savunmaktadır. Örneğin, Uber "sürüş" hizmetlerinin sokaklardaki araba sayısını azalttığını ve daha iyi kaynak tahsisini teşvik ettiğini iddia etmektedir. Aynı şey, sera gazı emisyonlarında azalma olduğunu iddia eden Rappi gibi bisiklet dağıtım uygulamaları için de geçerlidir. Ancak bu platformlar, bu hizmetlerin aslında ek talep yaratarak emisyonları ve kaynak israfını daha da artırabileceğini açıklamazlar. Ek olarak, özellikle yaygın sosyal yardımlar yaratma söz konusu olduğunda, bu işletmeler sadece sosyal boşlukları kapatmakla kalmamış, aynı zamanda önceden var olan eşitsizlikleri de vurgulamıştır. Paradoksal olarak, tüketicilerin algısı şimdiye kadar büyük ölçüde olumlu olmuştur.


Bu sözde yeni ekonominin popüler imgeler üzerinde derin etkileri olmuştur ve gerçeği algılama şeklimizi değiştirmiştir. Marksist eleştiri, sadece altyapının (ekonomik koşullar anlamına gelir) üst yapıyı (genel olarak ideoloji, yani sanat, din, medya vb.) belirlemediğini, aynı zamanda üstyapının altyapıyı haklı çıkarmada ve sürdürmede de önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Üst yapı, gerçeklik anlayışımızı çarpıtmayı, burjuva ve kapitalist kültürlere göre şekillendirmeyi amaçlayan mitler yaratır.


Teslimat servislerinin çalışanlarını düşünün. Genellikle işçiler olarak değil girişimciler olarak tasvir edilirler, oysa işçidirler. Kendi çalışma programlarını yapmak için tamamen özgür olan ve bir patronun emirlerine tabi olmayan girişimciler. Aynı şey, ne zaman, nerede ve ne kadar süreyle süreceğini seçmek için 'serbest' olan Uber sürücüleri için de geçerlidir. Ama diğer işçilerden farklılar mı?


Yaratılan söylem ne olursa olsun, maddi koşullar vardır ve var olmaya da devam edecektir. Bu sözde 'girişimcilerin' çoğu, uygulama odaklı çalışma fırsatlarını, yenilik ve bağımsızlık dürtüsü nedeniyle değil, krizleri ve işsizliğin yükselişini içeren ekonomik faktörler nedeniyle oluşturdu. Çoğu senaryoda, başka bir seçenek yoktur. Sunulan koşullara bakılmaksızın çalışmayı kabul etmekten başka seçenek yoktur. Bu teklifler arasında teslimata giderken bisikletleriyle bindikleri her kilometre için yaklaşık 20 sent kazanmak gibi 'hayatı değiştiren fırsatlar' yer almaktadır.


İlk sosyal mesafe önlemlerinin ardından, Brezilyalı teslimat uygulamaları, salgın öncesi sayılara kıyasla yaklaşık %77 oranında hizmetlerine olan talepte benzeri görülmemiş bir artışa tanık oldu. Öte yandan, 'girişimciler' olarak adlandırılanların büyük bir kısmı, çoğu günün büyük kısmında bisiklet ve motosikletlerinde olmasına rağmen, asgari ücretten (Brezilya'da yaklaşık 200 ABD Doları) fazla kazanamıyor.


Bu asimetriler ve buna bağlı sosyal adaletsizlik nedeniyle işçiler kendilerini örgütlemeye ve daha iyi çalışma koşulları talep etmeye başladılar. Yıkıcı bir "paylaşımcı ekonomi"ye ilişkin naif mitin ötesine bakıldığında, teslimat hizmetlerindeki bisiklet çalışanları Arjantin, Şili, Ekvador, Guatemala ve Meksika gibi ülkelerde seslerini duyurmayı başardılar. Geçtiğimiz 1 Temmuz'da, hükümetin Covid-19 salgınına karşı kaotik tepkisinin ortasında Brezilya, Breque dos Apps grevi ile listeye en son eklenen ülke oldu.


Brezilya hareketinin liderlerinden Galo de Luta, Brezilya gazetesi Folha de S. Paulo'ya verdiği yakın tarihli bir röportajda, birçok teslimat çalışanının şimdiye kadar girişimciliğin yalan olduğuna inandığına işaret etti. Galo, diğer işçilerin artık gözlerini açıp tabi oldukları çalışma koşullarının farkına varabileceğini umuyor. Brezilya Breque dos Apps grevi, işçilerin bu mitlerin ve işçi sınıfının kamusal tartışmalardaki merkeziliğini görmezden gelmenin tehlikelerinin bilfiil üstesinden gelmedeki önemini göstermektedir. Sonuçta işçiler olmadan şarap sadece üzümdür ve bu aplikasyonlar programlama dilinden başka bir şey değildir.


Orijinal metin "Sharing Myth (A Critique of the Sharing Economy" başlığıyla 31 Temmuz 2020 tarihinde Critical Legal Thinking sitesinde yayımlanmıştır, orijinal metne bağlantı üzerinden erişmeniz mümkündür.

bottom of page