top of page

Belirsizliği Gözünde Büyütmek; Kapitalizmi Hor Görmek (Karl Klare’ye Cevap)

Nate Holdren

Çev.: Yusuf Enes Karataş


Bu yazıyı Karl Klare’nin “On Socialism and Critical Legal Theory” (Sosyalizm ve Eleştirel Hukuk Kuramı) yazısına yanıt olarak kaleme alıyorum. Bu makale, hukuka yönelik Marksist perspektiflere odaklanan bir blog olan Legal Form için yazdığım ve Klare’ye verdiğim daha uzun bir yanıtın kısa bir özetidir. LPE ve Legal Form editörlerinin buna benzer parçaları yayımlama isteklerini takdir ediyorum. Umarım bu yazıları yayımlamaları blogların kendi çevreleri arasında daha fazla tartışmaya yol açabilir.


Klare’nin her ne kadar az da olsa belirsizlik teorisinin hukuk hususunda ya da kapitalizme yönelik eleştirel bir tutum olduğunu belirtmek durumunda kalması beni şaşırttı. İzlenimim, hukuki belirsizlik teorisinin hukuku çeşitli politik değerlere sahip bir dizi hukuki pratiğe ayırmaya hizmet ettiğidir. Dahası, belirsizlik teorisi, bu pratiklerden hangisinin onaylanacağına ve hangisine karşı çıkılacağına ışık tutuyor gibi de görünmez. Kısacası belirsizliği eleştirel bir teori kılan şeyin ne olduğunu bilmiyorum. Bu teori en iyi ihtimalle bir açıklık bulmak adına hukukta oldukça az bir politik potansiyel görmüş olabilecek geçmiş teorileri eleştirmenin bir yolu gibi görünüyor. Ancak teorinin, o açıklığın bulunmasına ve o açıklıktan faydalanılmasına yardımcı olduktan sonra eleştirmeye yardımcı olduğu şeyin ne olduğunu göremiyorum.


Klare, post-Marksist ve Marksist olmayan sosyal teorinin erdemlerine değiniyor. İzlenimim, bu yazınların, belirsizlik teorisinin izin verdiği türden bir ayrıştırma yönünden bol olduğu yönünde. Marksist eleştirel teori; kümelenmeye, kalıpları bulmaya daha fazla vurgu yapma eğilimindedir. Bu tür bir düşünme biçimi ve bu düşünme biçimine bağlı kalan geçmiş sosyalistler Klare’nin metninde yalnızca minimal bir yer kaplıyor ve bunu büyük ölçüde kıyasa sokulacak örnekler olarak gerçekleştiriyorlar. Marksist sosyal teorinin ve zaman içinde kalıcı hale gelen kalıpların belirlenmesinin – yapısal tahakküm gibi – sol amaçlar ve hukuk ile ekonomi politik arasındaki ilişkiyi anlamak için en azından eşit derecede işlevsel olduğunu öne sürmek isterim.


Marksist bir bakış açısından bakıldığında denilebilir ki kapitalist toplum, adaletsiz olan ve daha fazla adaletsizlikler yaratan tahakküm biçimleriyle karakterize edilir. Kapitalizmdeki adaletsizliğin sürekliliği, kapitalist toplumları karakterize eden benzersiz piyasa bağımlılığı durumundan kaynaklanmaktadır.


Piyasa bağımlılığı, insanların gelişmek adına ihtiyaç duydukları tüm mal ve hizmetlerin en azından bir kısmına piyasa işlemlerinde satın almadan ulaşamama durumudur. Bu, piyasaya katılımı zorunlu kılar. Çoğu insan, emek gücünü satarak veya emek gücünü satan biriyle ilişkide bulunarak gelişmek için ihtiyaç duyduğu paraya ulaşır. Bu, emek gücünü satın alanların, işverenlerin, astları üzerinde muazzam bir sosyal güce sahip olduklarına anlamına gelir.


İşverenler de piyasaya bağımlıdır ancak onları aksi takdirde yapmak istemeyebilecekleri şeyleri yapmaya zorlayan – ödeme ve yardımları sınırlamak, yalnızca kâr getirdiği sürece insanları işe almak ve daha uzun ve yoğun çalışma saatlerini ödenen ücretlerin geri kazanılmasını maksimize edilmesi adına zorlamak gibi – rekabetçi baskılar ile karşı karşıyadırlar. Her şeyden öte, kapitalist işverenler genellikle başlangıçta yatırdıklarından daha fazla para kazanma ve bu parayla da tekrardan yatırım yapma zorunluluğuyla karşı karşıyadır: İşletmeler büyümeli ya da ölmelidir. Bu hususta söylenebilecek çok daha fazla şey var ancak bunlar kapitalist toplumlar hakkındaki temel gerçeklerdir. Bunlar, eleştirel teorinin ışık tutabileceği tahmin edilebilir modellerdir. Eleştirel bir hukuk teorisi bu modellerin hukuku nasıl etkilediğine ve hukuktan nasıl etkilendiğine ışık tutabilir.


Açık konuşmak gerekirse hukuki belirsizliğin bu modeller hususunda neyi aydınlattığını veya herhangi bir güç ilişkisini fark etmemize veya eleştirmemize nasıl yardımcı olduğunu anlamıyorum. Belirsizlik teorisi en fazla bir dizi güç ilişkisi içerisinde bazı yavaş, ılımlı revizyonlar gerçekleştirilmesi ihtimalini tespit etmeye yardımcı olur. Bu teori, güç ilişkilerini ortadan kaldırmak hususunda söyleyecek çok az şeye sahiptir.


Elgar Research Handbook on Critical Legal Theory kitabında bulunan ve Klare ile Dennis M. Davis’in birlikte kaleme aldığı “Critical Legal Realism in a Nutshell” adlı bölümü bir örnek olarak ele alalım. Klare ve Davis, “sosyal ve ekonomik bir kurumun – örneğin kapitalist bir toplumda işgücünün satın alınması ve satılması için bir piyasa – farklı, temel kural setlerine dayanan çok çeşitli yollarla hukuki olarak yapılandırılabileceğini yazıyorlar. Bu kural setlerinin, örneğin işçiler ve işverenler arasında olduğu gibi, oldukça farklı dağılımsal sonuçları olabilir.” Klare’nin LPE blog yazısında “sayısız, her zaman geçici, yerel tartışmalar” olarak adlandırdığı şey sayesinde işgücü için daha iyi piyasa koşullarına sahip olabiliriz. Bu kesinlikle önemlidir. Örneğin, OSHA [Occupational Safety and Health Administration], COVID-19 pandemisi esnasında eyleme geçmek hususunda büyük ölçüde yetersiz kaldı ve bu durum korkunç insani sonuçlara yol açtı. Bununla birlikte sol siyaset, Marksist eleştirel teorinin geleneklerinin ifade etmeye ve zenginleştirmeye çalıştığı bir özlem olan daha iyi işgücü piyasalarından daha fazlasını amaç edinebilir.


Hadi örneği değiştirelim. Ücretli işçiler için bir emek piyasası yerine menkul köleliği düşünelim. Sosyal ve ekonomik kurumlar olarak köle pazarları ve plantasyonları temel kural setlerinde çeşitliliğe tabidir. Bu çeşitliliğin köleleştirilmiş kişiler için derin sonuçları olabilir. Aynı zamanda böylesine bir çeşitlilik kabul edilemez. Köleliğin en iyi versiyonu bile ortadan kaldırılmalıdır. Açık olmak gerekirse köleleştirmenin ücretli emekten daha kötü bir şey olduğunu kabul ediyorum. Bununla birlikte, Marksist bir bakış açısına göre ücretli emek ve piyasa bağımlılığının en iyi versiyonları bile ortadan kaldırılmalıdır.


(Bazı Marksistlerin, Marx’ın kendisinin ahlaki taahhütlerle güdülenmediğine ve “yapmalı” gibi reçetelerle yola çıkmadığına inandıklarının farkındayım. Biri, Kimse, belki de hiçbir zaman öteki Marksistlerin Marx okumasına itiraz ettiği zamandan daha Marksist değildir. Benim Marx okumamdan onun ekonomi politiğe yönelik eleştirisini ahlak dışı olarak kabul eden görüşün yanlış olduğu sonucu çıkıyor. Okurlar bu görüşe dair metinsel bir destek bulabilirlerse Marx adına kötü, Marx’ın öfkesinin ahlakiliği adına iyi bir iş yapmış olurlar. Bu konularda ve daha pek çok konuda Tony Smith’in Beyond Liberal Egalitarianism ve E. P. Thompson’ın 1950’lerin sonu ve 1960’ların başından itibaren sosyalist hümanizm üzerine kaleme aldığı yazılarını şiddetle tavsiye ederim.)


Eleştirel teori, bu adalet arzusunu ifade etmemize, bazı sosyal ve ekonomik kurumların içeriden dönüştürülmesi yerine tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini ifade etmemize ve sosyal bir kurumu kavramsallaştırmamıza yardımcı olur ve bu sayede ‘bu kurumu ortadan kaldırın’ dediğimizde ne demek istediğimizi biliriz. Belirsizlik kavramı; adaletsiz sosyal kurumlar ve güç ilişkileri modellerinin yeniden örgütlenme yoluyla devam etme kapasitesinin altına çizmede sınırlı bir kullanıma sahiptir ancak eleştirel bir hukuki perspektif belirsizlik teorisinin sağladığından çok daha fazla teorik kaynağa ihtiyaç duyar.


Son olarak hukuki çalışmanın dönüştürücü bir potansiyel sunduğu konusunda şüpheciyim. Marksist eleştirel teori, sağlam sosyal dönüşüm türlerini, yani temel sosyal kalıpları ve adaletsiz güç ilişkilerini sona erdirmeyi vurguladı. Bu, hukuki çalışma yoluyla gerçekleşiyor gibi görünmüyor. Hukuki çalışma en fazla sosyal modelleri revize etme – kurumları yapılandıran “temel kural setlerini” değiştirme ve bunu yaparak dağıtıcı iyileştirmeleri üretme – kapasitesi sunar. Bu, insanların yaşamları adına önemlidir ve bir dereceye kadar dönüştürücüdür. Yine de, hukuki çalışmanın dönüştürücü olabileceği fikri, Marksist eleştirel teori geleneklerinden çok daha az kapsamlı bir toplumsal dönüşüm nosyonunu ve çok daha az iddialı bir siyasi tahayyülü ifade etme eğilimindedir.


Orijinal metin “Overrating Under-Determination; Underrating Capitalism (A Reply To Karl Klare)” başlığıyla 30 Kasım 2020 tarihinde Law and Political Economy Project sitesinde yayımlanmıştır, orijinal metne bağlantı üzerinden erişmeniz mümkündür.

bottom of page