Yabancılaşmış Yatak Arkadaşları: Pasukanis Neden Hâlâ Hukuki Formalistleri Cezbediyor
Igor Shoikhedbrod
Çev.: Furkan Yılmaz
Bu yazının başlığı, Evgeny Pasukanis’in hukuk düşüncesinin, burjuva hukuk felsefesinin, aksini kanıtlamayı amaçladığı, önemli kabullerini paylaştığı şeklindeki tamamen olasılık dışı değilse de ironik bir teze ihanet ediyor. Açıkçası Pasukanis’in neo-Kantçı hukuki formalizm okuluyla kendisinin ve çağdaş savunucularının kabul ettiğinden çok daha fazla ortak noktayı paylaştığını ileri sürüyorum. Akabinde Evgeny Pasukanis’in çağdaş formalistler arasındaki kendine özgü çekiciliğinin, onun genel itibariyle özel hukuka ve bilhassa eşya hukukuna yanlış bir şekilde değer atfetmesiyle açıklanabileceğini iddia ediyorum. İlk bakışta Pasukanis’in teorisine duyulan bu yenilenmiş hayranlık, liberaller ve Marksistler arasında uzlaşma için umut vadeden bir yol sunarken, bu yol son tahlilde ne denli yanıltıcı ve tehlikeli olduğunu kanıtlıyor. Çağdaş Marksistler, Pasukanis’in teorisini destekleme konusunda dikkatli olmalı, liberaller ise Pasukanis’in özgün analizini övdüklerinde neyin tehlikede olduğunu yeniden gözden geçirmeli, hiç olmazsa komünizm altında hukuk ve hakların “sönümlenmesi” ile ilgili güçlü sonucunu reddetmelidir
Sovyet hukuk felsefesinin çeşitli talihsiz temsilcileri arasında, yalnızca itibarı iade edilmekle kalmayıp Batı'da sürekli olarak yeniden değerlendirilen bir teorisyen var: Evgeny Bronislaovich Pasukanis. Pasukanis’in “Troçkist bir sabotajcı” şeklinde itham edilip hiç gecikmeden idam edilmesinden yıllar sonra devam eden cazibesi nasıl açıklanabilir?[1]Toronto Üniversitesi’ndeki doktora tezimin ilk aşamalarında bu soruyla boğuştum. O zamana kadar, Genel Hukuk Teorisi ve Marksizm'i, Pasukanis’in savunucuları ve Marksist gelenek içindeki aleyhtarlarıyla birlikte okumuştum. Bana göre Pasukanis, fark ettirmeden liberal hukuk teorisyenleri arasında da aynı düzeyde etkileyici bir nam salmıştı. Pasukanis’in çalışmalarına yönelik en yapıcı değerlendirme yirminci yüzyılda hukuki pozitivizmin meşhur eleştirmeni olan Lon Fuller’dan geldi.
Fuller’ın, Pasukanis’in yapıtını onun amansız eleştirmeni ve halefi olan Vışinski ile karşılaştırarak gözden geçirdiğini belirtmek gerekir. Geriye dönüp bakıldığında, herhangi bir hukukçu bile muhtemelen hem akademik hem de etik cephelerde Vışinski’den daha iyisini başaracaktır. Nihayetinde Vışinski, Stalin’in siyasi rakiplerinin suçluluğunu saptama aracı olan Sovyet hukukundaki yeni zorla itiraf ettirme yönteminin mimarıydı. Vışinski’nin SSCB Genel Savcısı olarak görev yaptığı süre boyunca hukuk aynı zamanda bir devlet terörü aracı ve böylesi bir terörün meşrulaştırıldığı temel haline geldi. Söylemeye gerek dahi yok ama Fuller’ın Pasukanis’e ilişkin olumlu yeniden değerlendirmesi, Pasukanis’in erdemlerini Vışinski’nin kusurlarıyla yüzeysel olarak karşılaştırmanın ötesinde geçti. Fuller, Pasukanis’i şu şekilde överek seleflerinden daha ileri gitti:
“Pasukanis, “Hukukun Meta Mübadele Teorisi” diye adlandırılan Marksist teorinin ustaca gelişimini açıklık ve tutarlılıkla izah eder. Çalışmaları, Marksizm’in en iyi geleneğinde konumlanır. Eksizsiz bir bilginliğin ve engin bir okumanın ürünüdür … Açık fikirli herhangi bir bilim insanının, ana tezine ne kadar az ikna olursa olsun okuyup faydalanabileceği türden bir kitaptır.”[2]
Pasukanis’in teorisinde Fuller’dan bu denli övgü alan şey neydi? Öncelikle Pasukanis’in, Sovyet Adalet Komiserliği’nin hukuk eğitimi almış birkaç üyesi arasında yer aldığını belirtmek gerekir. Pasukanis, adanmış bir Bolşevik olarak Rusya’ya dönmeden önce Münih Üniversitesi’nde hukuk ve ekonomi politik öğrenimi gördü.[3] Pasukanis, Münih’te Roma Hukuku bilgisini geliştirdi ve Alman hukukbilime hâkim olan zengin özel hukuk geleneğini kavradı. Pasukanis, akademik yetkinliğinin yanı sıra Marksist hukukbilimi durgun ve dogmatik uykusundan ayıltan özgün bir düşünürdü ve bunu devrimci ayaklanmanın ve terörün ortasındayken yaptı. Ne yazık ki, Pasukanis’in teorisine olan ilkeli bağlılığı onun hayatına, yani çok daha fazlasına mal oldu.
Genel Hukuk Teorisi ve Marksizm’de Pasukanis, hukukun tarihsel olarak özgül formunu ortaya çıkarmaya çalışırken aynı zamanda kapitalizm altındaki tahakkümün kişisel olmayan mahiyetinin de üstünde durmaya çalıştı. Bu süreçte Pasukanis, o sıralar hukuk teorisindeki iki karşıt geleneğe, neo-Kantçı formalizm ve Marksist sınıfsal araçsalcılığın, ilişkin derinlikli eleştirilerini ustalıkla ortaya koydu. Pasukanis, neo-Kantçı formalistlere, özellikle de Hans Kelsen’e yönelik eleştirisinde kararlıydı. Pasukanis'in Kelsen ve formalistlere yönelik eleştirisinin, hukukun formunu açıklamanın asla üstesinden gelemeyecekleri çünkü tarihten soyutlandıkları ve yasal fenomenleri zamansız, bozulmamış kavramsal gerçekler olarak ele aldıkları şeklinde olduğu söylenebilir.[4] Kelsen bir hukuki pozitivist olsa da her şeye rağmen hukukun kendi şartlarında, yani tarihin, politikanın ve ekonominin etkilerinden katışıksız işlediği şeklinde, çağdaş formalist bir vurguyu paylaştı.
Pasukanis, formalizme duyduğu hoşnutsuzluğun yanı sıra hukuku egemen kapitalist sınıfın aracına indirgeyen Marksist teorilere de karşıydı. Bu tür teoriler, Komünist Manifesto’da retoriksel destek bulabilseler dahi bazı pre-kapitalist toplumsal formasyonlarda olduğu gibi, yönetici sınıfın neden gerçekten yönetmediğini açıklamak söz konusu olduğunda güçlüklerle karşılaşırlar. Pasukanis, sınıfsal araçsalcılara görünürde basit bir soru yöneltti: “sınıf egemenliği, yani nüfusun bir bölümüne diğeri tarafından fiilen boyun eğdirilmesi neden olduğu gibi kalmaz?”[5]Pasukanis, formalistlerin de sınıfsal araçsalcıların da, kendisinin “hukuki form” dediği şeyin ayırt ediciliğini kavramak için teorik kaynaklara sahip olmadıklarına inanıyordu. Formalist teoriler mevcut toplumsal ilişkilerden soyutlanırken ve hukuki fetişizmin bir versiyonuna yenik düşerken, sınıfsal araçsalcılar hukukun kökenlerini ve incelikli formunu hiçbir zaman açıklamadan onun sınıfsal içeriğini vurgular.[6]
Her şeyden önce ihtiyaç duyulan şey, hukuki formun özgüllüğünü açıklayabilecek ve hukukun neden sınıf egemenliğinden farklı, kişisel olmayan bir karakter aldığını açıklayabilecek Marksist bir hukuk teorisiydi. Pasukanis teorik amaçları konusunda netti: “Marksist olarak kendime saf hukuk kuramı kurma görevi yüklemedim, bir Marksist olarak kendime böyle bir görev vermem de mümkün değil… Amacım şuydu: Hukuki formalizmin ve bu formu dile getiren özgül kategorilerin, sosyolojik bir yorumunu sunmak”.[7] Pasukanis, en başından beri hukukun, otoriter kurallar sistemi şeklindeki genel tanımını reddetti. Pasukanis’e göre, böylesi bir tanım kavramsal muğlaklık ve belirsizlikle doludur çünkü hukuki fenomeni, her ikisi de otoriter bir şekilde yönetilen askeri birlik ve dini düzen de dâhil olmak üzere diğer toplumsal örgütlenme biçimlerinden ayırt etmez.[8] Sonuçta, hukuk, ayırt ediciliğini yitirir ve daha geniş bir toplumsal ilişkiler ortamının içine gömülür. Pasukanis, hukukun genelleyici formülasyonu yerine pozitif hukuku ve hukuki normları tüzel kişilik kavramıyla birleştiren hukuki formun bir açıklamasını sunar.
Pasukanis’e göre hukukun ayırt edici özelliği, birbirlerine karşı haklar – ve öyle herhangi bir hak değil meta sahiplerinin mülkiyet haklarını – dayatan atomize edilmiş hukuki öznelerin varlığıdır.[9]Marx’ın Kapital’de gösterdiği gibi, metalar kendi kendilerini piyasaya süremezler çünkü sadece aktif şeklinde meta mübadelesiyle meşgul olmakla kalmayıp hak sahipleri olarak statü itibarıyla tanınan ve saygı gören hukuki özneler gerektirirler. Formel veya hukuki eşitlik, sözleşmelere girip çıkmanın temel bir ön koşuludur ve emek ile sermaye arasındaki sözleşmeyi içerir. Tüzel kişilik fikri liberal hukukun merkezindedir ancak kavramın kökeni Roma hukukuna kadar gider ve bu noktada sıklıkla Servus’un ampirik gerçekliğiyle çelişir.
Pashukanis’in neo-Kantçı formalistlere yönelik eleştirisi, meta mübadelesinin hukuki eşitliğinin altında gizlenen tahakküm ilişkilerinin maskesini düşürmeyi hedefliyordu. Bununla birlikte, Pasukanis, eleştirisinin hiçbir noktasında liberal hukukbilim kategorilerinin yalnızca hukuki formalistlerin zihninde mevcut, yanıltıcı yapılar olduğu sonucuna varmadı.[10] Aksine Pasukanis, hukuki formun yalnızca mantıksal olarak değil, tarihsel olarak da meta formundan türediğini savundu. Bu cesur tez, Pasukanis’in hukukun mahiyeti, işlevi ve kaderi hakkında bazı temel iddialar ortaya atmasına yol açtı. Bu iddialardan ikisi, Pasukanis’i aralarında bir ilişkinin olmayacağı formalistlerle yatağa sokma şeklindeki kasıtsız sonucu doğurdu.
Pasukanis’in temel iddialarından ilki, genelleştirilmiş meta mübadelesinin yokluğunda bir hukuk sisteminin anlaşılamaz oluşudur. Basitçe ifade etmek gerekirse, meta mübadelesinin olduğu yerde hukuk da olmalıdır, böyle bir mübadele yoksa hukuk da olamaz. Pasukanis’in temel iddialarından bir diğeri, hukukun yapı taşlarının kesinlikle özel hukukun sınırları içinde bulunduğu ve kamu hukukunun en iyi ihtimalle özel hukukun kusurlu bir uzantısı olduğuydu.[11]Pasukanis şöyle yazmıştı: “Hukuksal yapı ne kadar gerçek dışı ve gereksiz inceliklerle dolu olursa olsun, özel hukukun, özellikle eşya hukukunun sınırları içinde kaldığı sürece somut bir temele oturmaktadır”.[12] Pasukanis’in üçüncü ve (özellikle liberaller için) en tartışmalı iddiası, meta mübadele ilişkilerinin kaldırılması ve planlı üretimin sağlamlaştırılmasıyla hukuki formun “sönümlenmesi” hususundadır. Pasukanis şunu savunmuştu: “hukukun sönümlenmesi meselesi, bir hukukçunun Marksizme yakınlık derecesini ölçtüğümüz mihenk taşıdır… Planlı örgütsel temelin formel hukuki temeli ortadan kaldırdığını kabul etmeyen, esasında, meta-kapitalist ekonomi ilişkilerinin ebedi olduğuna ikna olmuş demektir ”.[13]
Pasukanis'in üçüncü iddiası, dönüp dolaşıp bizi Fuller’ın yeniden değerlendirmesine geri getirir. Fuller, Pasukanis’i övdükten Vışinski’yi şiddetle eleştirdikten sonra, şimdilerde Marksizmin liberal eleştirmenleri tarafından sürekli tekrarlanan bir sonuca varır: “hor görülen burjuva erdemleri [hukuksallık ve bunun özel mülkiyetle görünüşte ayrılmaz bağlantısı], nihayetinde, sadece basmakalıp kurallar değil insan hayvanının doğasından kaynaklanan işleri halletmenin kaçınılmaz yolları hâline gelir”.[14] Teorisinin önermeleri (birinci ve ikinci iddiaları) sağlamsa da, Pasukanis, (üçüncü iddiasıyla) hukuki formun tarihin çöp tenekesine bağlı olduğunu düşünerek hata yapmıştı. Dahası, Fuller’a göre Pasukanis’in trajik ölümünden ve Sovyet deneyiminden alınacak ders, hukuki düzenlemenin ve meta değişiminin insan doğasının ebedi özellikleri olduğudur. Pasukanis’in “hukuki formun tarihsel olarak sınırlı mahiyetini” göstermek amacıyla cüretkârca “düşman [burjuva] bölgesine girmesi” açısından fazlasıyla uç.[15]
Fuller’ın Pasukanis’in teorisini nitelikli bir şekilde savunması, sonraki hukuk teorisyenleri arasında, özellikle Pasukanis’in karşılarında durduğu neo-Kantçı formalistler arasında ilginç bir emsal teşkil etti. Zamanla, Pasukanis’in Toronto Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki önde gelen, birçoğu doğal hukuk geleneğinde demlenmiş hukuk teorisyenleri arasında hâlâ saygın bir yere sahip olduğunu anladım.[16] “Toronto Okulu” adıyla anılmaya başlanan bu ekol, İngilizce konuşulan dünyada hukuki formalizmin önde gelen temsilcisi Ernest Weinrib tarafından yönetilmektedir. The Idea of Private Law’da Weinrib, (açıkça bir dipnotta) Pasukanis’ten “hukukun iktisatla ilişkisini hukukun çağdaş ekonomik analizinin araçsallığı şeklinde değil, yargısal ve ekonomik formun uyumu şeklinde anlaşılması” gerektiğini tanımasıyla Marksist hukuk teorisinin örnek temsilcisi şeklinde bahseder. [17]
Pasukanis, amacı özel hukuku düzeltici adaletin kendi kendine yeten bir örneği biçiminde meşrulaştırmak olan formalist Weinrib’in ağzından böyle bir övgü duysaydı çok şaşırırdı. İroni, Pasukanis’in Weinrib’in teorisini doğru şekilde tasvir etmesine karşı koymak için çok az kaynağa sahip oluşudur. Tuhaf bir diyalektik tersine çevirme yoluyla Marksist Pasukanis bir anda örnek formalist haline getirildi. Bu diyalektik tersine çevirme nasıl açıklanmalıdır ve son kertede Pasukanis’in Marksist savunucuları ile formalist yatak arkadaşları arasındaki ittifak neden yanıltıcı ve tehlikelidir?
Marksistler söz konusu olduğunda, Pasukanis hukuki ilişkileri tarihsel olarak belli üretim ilişkilerinden değil, meta mübadelesi ilişkilerinden türetme hatasını yaptı.[18] Pasukanis’in hukuki formu meta formundan türetmesi, pre-kapitalist ve hatta post-kapitalist hukuk ve hak çeşitlerini kavrama olasılığını engelledi. Pasukanis’in teorisinin doğurduğu istemsiz sonuç, burjuva özel hukukunun tarihsel olarak sınırlı karakterini gösterdiğini iddia ederken onu mutlaklaştırmasıydı. Pasukanis’e ve birçok neo-Kantçı benzerine göre, özel hukuk, hukuk kavramını tüketir çünkü meta mübadelesi ve üretim araçları üzerinde bir özel mülkiyet rejimi olmaksızın bağımsız bir kamu hukuku anlayışından söz edilemez. Bu miyop mantık, Pasukanis’i alternatif mülkiyet rejimleri altında sosyalist hukuk anlayışlarını kuramsallaştırma girişimlerine karşı direnmeye yöneltti.[19] Daha da kötüsü, Pasukanis “teknik düzenlemenin” tam komünizm altında “hukuki düzenlemenin” yerini alacağını kuramsallaştırdı ve böyle yaparak, komünizme etik ve hukuki mülahazalardan yoksun kolektivist bir “toplumsal amaç birliği” projesi çizdi.[20] Sorun şu ki, Pasukanis, müşterek üreticileri burjuva özel hukuku tarafından kendilerine tanınan temel kanuni haklardan mahrum bırakırken, teknik araçları belirlemek gibi kritik bir görevi uzman kuruluşlara ve bürolara tahsis etmişti.[21] Kısacası, Marksistler, meta formunun ebedi karakteri ve onun doğal sonucu olan hukuki formla büyülenmişlikleri bakımından çağdaş formalistlerle aynı safta yer aldıkları sürece kaybetmeye mecburlar. Pasukanis’in hukuki forma karşı sunduğu alternatif, Marksistleri formalist fetişizmi kucaklamakla Stalinist totalitarizme boyun eğmek arasında talihsiz bir seçimle karşı karşıya bırakarak sınırsız iktidarı teknokratların eline vermek noktasında yardımcı olmuyor.
Yatağın öbür yanında, neo-Kantçı formalistler de Pasukanis ile gelişim gösteren ittifakları nedeniyle kaybetmeye mecburlar. Pasukanis’e duyulan neo-formalist hayranlık, meta mübadelesi hukuk teorisinin, formalizmin özel hukuka yönelik eleştirel olmayan gerekçelendirmesinin birebir yansımasını sunduğu göz önüne alındığında mantıklıdır. Hem Pasukanis’in hem de onun neo-Kantçı benzerlerinin özel mübadele hukukunun örnek bir yorumlamasını sunması bakımından Hegel’in bireylerin soyut hakkına ilişkin tartışmasından alıntı yaptıklarını belirtmek gerekir.[22] Ne var ki her ikisi de Hegel’in soyut hakkın nihayetinde kusurlu ve eksik bir hak kavramı olduğuna dair zekice gözlemini gözden kaçırır.[23] Pasukanis ve formalistler arasındaki fark, Pasukanis’in teorisinin özel hukuku ve savunduğu özel mülkiyet rejimini haklı çıkarmaktan çok itibarını sarsmayı amaçlamasıdır. Pasukanis’in çağdaş formalistlere karşı devamlı ileri sürdüğü itirazlar, teorilerinin faydasızlığı, bunun yerine “kendi sınıflarının ve kendi zamanlarının [keyfi] ihtiyaçlarını” yansıtmalarıdır.[24] Özel hukuk, en azından çağdaş formalistler tarafından kuramsallaştırıldığı hâliyle, emeğin sermaye tarafından tahakkümüne değinmek için gereken, özel hukuk alanı içerisinde sıkı sıkıya tutulan dâhili teorik kaynaklardan yoksundur. Son tahlilde, formalistler buna her iki şekilde de sahip olamazlar: Ya özel hukuk, düzeltici adaleti kendine görev edinmez ya da üretim araçlarında özel mülkiyeti, düzeltici adalet temelinde adaletsiz olduğu için kınamalıdır. Bu alternatiflerin hiçbiri çağdaş formalistlere cazip gelmiyor.
Sonuç yerine, Marx’ın “tüm ölmüş kuşakların geleneği, yaşayanların zihinlerine bir kâbus gibi çöker” şeklindeki nüktesini yeniden ifade etmek gerekir.[25] Açıkça görülüyor ki, Pasukanis’in teorisi, farklı nedenlerleyse de, çağdaş Marksistlerin ve neo-Kantçı formalistlerin zihninde hâlâ büyük bir ağırlık oluşturuyor. Pasukanis, kişisel ve teorik kusurlarına rağmen, teorisinin radikal öğretilerinden geri adım atmadı. Hızla idam edilmesinden önce Pasukanis’in fikrini değiştirip değiştirmediğini asla bilemeyeceğiz. Bununla birlikte, tarihsel geçmişe bakmanın yararına, Marksistlerin ister trajedi ister komedi olsun, tarihin kendisini tekrar etmesine izin veremeyeceği yönündeki eleştirel anlayış eşlik etmelidir. Günümüz Marksistleri, burjuva hukuki formunun tarihsel olarak sınırlı karakterini ortaya çıkarma konusundaki titiz arayışından vazgeçmeden Pasukanis’in hatalarından ders çıkarmalılar. Bu arayışın bir kısmı da Pasukanis’i yatak arkadaşlarından ve kendisinden kurtarmayı içerir.
Orijinal metin, “Estranged Bedfellows: Why Pashukanis Still Charms Legal Formalists” başlığıyla 15 Haziran 2018 tarihinde Legal Form sitesinde yayımlanmıştır, orijinal metne bağlantı üzerinden erişmeniz mümkündür.
[1] Michael Head, Pashukanis: A Critical Reappraisal (New York: Routledge, 2008), s. 15.
[2] Lon Fuller, “Pashukanis and Vyshinsky: A Study in the Development of Marxian Legal Theory”, Michigan Law Review 47 (1949): s. 1159.
[3] Head, Pashukanis, s. 158.
[4]Evgeny Pashukanis, General Theory of Law and Marxism, çev.: Barbara Einhorn (London: InkLinks, 1978 [1924]), s. 52.
[5]A.g.e., 139.
[6]A.g.e., 84.
[7]A.g.e., 107.
[8]A.g.e., 101.
[9]A.g.e.., 100–1.
[10]A.g.e., 43–44.
[11]A.g.e., 106.
[12]A.g.e., 82.
[13]Evgeny Pashukanis, “Economics and Legal Regulation” [1929] Evgeny Pashukanis, Evgeny Pashukanis: Selected Writings, ed. Piers Beirne ve Robert Sharlet (London: Academic Press, 1980) içinde, ss. 268–69.
[14]Fuller, “Pashukanis and Vyshinsky”, s. 1165.
[15]Pashukanis, General Theory, s. 64.
[16]Bkz., örn., Arthur Ripstein, “Beyond Corrective and Retributive Justice? Marx and Pashukanis on the ‘Narrow Horizons of Bourgeois Right'” Arthur Ripstein, Equality, Moral Responsibility and the Law (New York: Cambridge University Press, 1999) içinde, s. 252.
[17]Ernest Weinrib, The Idea of Private Law (Oxford: Oxford University Press, 2002), s. 139.
[18]Bu hususun faydalı bir analizi için bkz. Robert Fine, Democracy and the Rule of Law: Liberal Ideals and Marxist Critiques (London: Pluto Press, 1984), s. 157.
[19]Pashukanis, General Theory, s. 61, 63.
[20]A.g.e., 81.
[21]A.g.e. Bu noktada Pashukanis'in ilgi çekici bir eleştirisi için bkz. Peter Ramsay, “Pashukanis and Public Protection” Markus Dubber (ed.), Foundational Texts in Modern Criminal Law (New York: Oxford University Press, 2004) içinde, ss. 216–17.
[22]Pashukanis, General Theory, ss. 110–11; Weinrib, Idea of Private Law, s. 81, 201.
[23]Hegel’in eleştirel olmayan bir formalizme karşı çekinceleri alıntılamaya değerdir: “Kişinin kanuni hakkı dışında hiçbir çıkarının olmadığını savunmak genellikle soğuk bir kalbin ve sınırlı bir analyışın eşlik ettiği saf bir inatçılık olabilir; çünkü haklarında en çok ısrar edenler kültürsüz insanlardır, soylu akıllar ise olayın diğer yönlerine bakar”. G. W. F. Hegel, Outlines of the Philosophy of Right, ed. Stephen Houlgate, çev.: T. M. Knox (Oxford: Oxford University Press, 2008 [1820]), ek olarak ¶37.
[24]Pashukanis, General Theory, s. 64.
[25]Karl Marx, “The Eighteenth Brumaire of Louis Bonaparte” [1852] Robert Tucker (ed.), The Marx-Engels Reader (New York: Norton, 1978) içinde, s. 595.