top of page

Virüs: Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor

Boaventura de Sousa Santos

Çev.: Yusuf Enes Karataş


Sosyal bilimler, bir toplumun kurumlarının güvenilirliğini ve niteliğini tespit etmenin normal günlük koşullar altında mı yoksa istisnai kriz zamanlarında mı daha kolay olduğu hususunda anlaşabilmiş değildir. Muhtemelen her iki durum da bu hususta öğretici olabilir ancak her birinin öne çıkaracağı ve öğreteceği şeylerin farklı olacağı kesindir. Koronavirüs pandemisinden elde edilecek potansiyel bilgi nedir?


İstisnanın Normalliği


Mevcut pandemi, normal bir durumla keskin bir tezat oluşturan tipik bir kriz senaryosu teşkil etmiyor. 1980’lerden bu yana dünya sürekli bir kriz durumunda yaşıyor – ki neoliberalizm kendisini kapitalizmin önde gelen versiyonu olarak kurduğu için bu husus da giderek finansal sektör mantığına bağımlı hale gelmiş bulunuyor. Bu, iki nedenden ötürü anormal bir durumdur. Bir yandan, etimolojik olarak bir krizin tanım gereği hem istisnai hem de doğası gereği geçici olduğu ve aynı zamanda bir çıkmazın üstesinden gelmek ve daha iyi bir duruma geçmek için fırsat olduğu göz önüne alındığında, kalıcı bir kriz kavramı oksimorondur. Öte yandan, bir kriz geçiciyse, onu doğuran faktörlerle açıklanmalıdır ancak kalıcı bir şeye dönüştüğünde diğer her şeyi açıklayan neden haline gelir. Bu nedenle, örneğin, bitmeyen mali kriz, sosyal politikalardaki (sağlık, eğitim, sosyal refah) kesintileri veya ücret düşüşünü açıklamak için kullanılır. Bunun sayesinde krizin gerçek nedenleriyle ilgili sorular bir süreliğine savuşturulur.


Kalıcı kriz söyleminin amacı, krizin üstesinden gelinmesini engellemektir. Peki böylesi bir amacın amacı nedir? Esasında bunun iki amacı vardır: servetin skandal boyutlardaki yoğunlaşmasını meşrulaştırmak ve yakın ekolojik felaketi önlemeye yönelik etkili önlemlerden kaçınmak. Son kırk yılı böyle yaşadık. Bu açıdan bakıldığında, pandemi dünya nüfusunu etkileyen bir kriz durumunun iyice kötüleşmesinden ibarettir. İçinde barındırdığı spesifik tehlike işte budur. Örneğin, sadece on ya da yirmi yıl önce, birçok ülkenin halk sağlığı hizmetleri pandemi ile savaşmak için bugünden çok daha hazırlıklıydı. Daha on on beş yıl öncesine kadar çoğu ülkedeki halk sağlığı hizmetleri pandemi ile savaşmaya şimdikinden daha hazırlıklıydı.


Sosyal Olanın Esnekliği


Her tarihi çağda, yaşamanın (çalışma, tüketim, boş zaman, bir arada yaşama) ve ölümü hızlandırmanın ya da ertelemenin baskın biçimleri nispeten katıdır ve bu gerçeklik insan doğasına kazınmış kurallardan kaynaklanıyor gibi görünmektedir. Bu biçimler yavaş yavaş değişip duruyor, bu yüzden söz konusu değişim fark edilmeden göz önünden kaybolma eğilimi gösteriyor. Bir pandeminin patlak vermesi böylesi bir yavaş değişimle bağdaşmaz. Sanki o olasılık baştan beri oradaymış gibi, bir andan diğerine doğru gerçekleşmesi mümkün hale gelen dramatik değişiklikleri gerektirir. Evde kalıp tekrar kitap okumaya veya çocuklarla daha çok vakit geçirmeye vakit bulmak, daha az tüketmek, alışveriş merkezlerinde vakit geçirme ve satılan şeylere bakma bağımlılığından kurtulmak, istenip de satın alınamayan her şeyi unutmak birdenbire mümkün hale geldi.


Hiper-kapitalizmin bize dayattığı yaşam biçimine karşı herhangi bir alternatif yaratılamayacağına ilişkin muhafazakâr düşünce çöküyor. Alternatif yokluğunun sebebinin, demokratik politik sistemin her türlü alternatifi düşünmekten vazgeçirecek şekilde şekillendirilmiş olması olduğu ortaya çıkıyor. Politik sistemden sürgün edilen alternatifler; pandemi krizleri, çevre felaketleri ve finansal çöküşlerin arka kapısından vatandaşların hayatlarına giderek daha fazla girmek zorunda kalıyor. Başka bir deyişle, alternatifler mümkün olan en kötü şekilde geri gelmek zorundadır.


İnsanın Kırılganlığı


Sosyal çözümlerin görünürdeki katılığı, bunlardan maksimum düzeyde faydalanan sınıflar arasında tuhaf bir güvenlik duygusu yaratır. Elbette, her zaman bir miktar güvensizlik mevcuttur ancak sağlık, sigorta poliçeleri, özel güvenlik şirketleri tarafından sağlanan hizmetler, psikoterapi veya spor salonları biçiminde olsun, bu güvensizliği yatıştırmaya yönelik araçlar ve kaynaklar mevcuttur. Bu güvenlik hissiyatı, bu sosyal çözümlerin kurbanı olduğunu hisseden herkese karşı kibir ve hatta kınama duygularıyla duygusuyla karışır. Viral salgın sağduyuyu kesintiye uğratır ve güvenlik hissiyatının bir gecede erimesine neden olur. Pandeminin kör olmadığını ve bazı hedeflere yöneldiğini biliyoruz. Bununla birlikte, dünya ölçeğinde, demokratik benzeri bir birlikteliğin ortak bilinci yaratılıyor. Aslında “pandemi” kelimesinin etimolojik kökeni de “tüm insanlar”dır. Trajik olan şu ki, mevcut durumda, dayanışma göstermenin en iyi yolu kendinizi izole etmek ve başkalarına dokunmaktan bile kaçınmaktır. Bu kesinlikle tuhaf bir servet paylaşımı. Peki başka türlüsü mümkün mü?


Amaçlar Araçları Meşru Kılmaz


Özellikle dünyanın en büyük ve dinamik ülkesi göz önüne alındığında, ekonomik yavaşlamanın olumsuz etkisi oldukça açıktır. Öte yandan, bazı olumlu sonuçlar da söz konusudur. Örneğin hava kirliliğinin azalması. ABD uzay ajansından (NASA) bir hava kalitesi uzmanı, geçmişte bu kadar geniş bir alanda bu denli dramatik bir kirlilik düşüşünün gözlemlenmediğini söyledi. Bu, 21. yüzyılın başında, yaklaşan ekolojik felaketten kaçınmanın tek yolunun insan yaşamını kitlesel olarak yok etmek olduğu anlamına mı geliyor? Yoksa uyarıcı hayal gücümüzü ve onu uygulamaya koyacak politik kapasitemizi mi kaybettik?


Ayrıca Çin’in pandemiyi etkin bir biçimde kontrol altına almak için son derece katı baskı ve gözetim yönetimlerine başvurduğunu da biliyoruz. Bu önlemlerin etkili olduğu giderek daha belirgin hale geliyor. Ancak Çin’in diğer meziyetleri ne olursa olsun demokratik bir ülke olduğu söylenemez. Demokratik bir ülkede bu tür tedbirlerin uygulanabileceği veya aynı etkinlikte uygulanabileceği son derece şüphelidir. Bu, demokrasinin acil durumlara yanıt verecek politik kapasiteden yoksun olduğu anlamına mı gelir? Buna karşılık, bu yılın başlarında yayımlanan The Economist’e göre, salgınlar, serbest bilgi akışı sayesinde demokratik ülkelerde daha az ölümcül olma eğilimindedir. Ancak demokrasiler sahte haberlere karşı giderek daha savunması hale geldiğinden, mahalleler ve topluluklar düzeyinde uygulanan katılımcı demokrasiye ve her ne pahasına olsun girişimcilik ve rekabetten ziyade dayanışma ve işbirliğine yönelik yurttaşlık eğitimine dayalı demokratik çözümler hayal etmek zorunda kalacağız.


Barışın Yapıldığı Savaş


Pandemi anlatısının, Batı medyası tarafından ilk dillendirilme, manşete taşınma şekli, bunun Çin’i şeytanlaştırmaya yönelik kasıtlı bir girişim olduğunu açıkça ortaya koydu. Çin’in canlı hayvan pazarlarında mevcut olan kötü hijyen koşulları ve Çin halkının (primitivizmi andıran) tuhaf beslenme alışkanlıklarının hastalığın nedeni olduğu düşünülüyordu. Sübliminal olarak dünyanın dört bir yanındaki insanlar, şu anda dünyanın ikinci ekonomisi olan Çin’in dünyaya hükmedebileceği tehlikesine karşı uyarıldı. Çin’in küresel sağlığa yönelen bu tür tehditleri önleyemediği ve hatta bu tehditlerle etkili bir şekilde mücadele edemeyeceği kanıtlanmış olsaydı, Çin’in tasarladığı gelecek teknolojisine nasıl güvenilebilirdi? Ancak virüs gerçekten Çin’de mi ortaya çıktı?


Gerçek şu ki “patient zero”[1] tespit edilemediği için virüsün kökeni hâlâ belirlenebilmiş değil. Bu nedenle, ABD yetkililerinin “yabancı virüs” veya “Çin koronavirüsü” şeklinde konuşması sorumsuzluktur çünkü yeterli bir halk sağlığı sistemine sahip ülkeler (ABD bunlar arasında değil) ücretsiz test sağlayabilecek ve son aylarda hangi grip türlerinin meydana geldiğini doğru bir şekilde belirleyebilecek bir konumdadır. Koronavirüsün varlığı dışında kesin olarak bildiğimiz şey Çin ile ABD arasında tüm göstergelere göre bir kazanan ve bir kaybedenle bitmesi gereken topyekûn bir ticaret savaşının yürütülmekte olduğudur. ABD açısından, Çin’i dört farklı alandaki lider konumundan alaşağı etmek acil bir öneme sahiptir: cep telefonu üretimi, beşinci nesil telekomünikasyon (yapay zekâ), elektrikli arabalar ve yenilenebilir enerji.


Yokluklar Sosyolojisi


Bu büyüklükte bir salgın, dünya çapında bir kargaşa için yeterli bir sebeptir. Bir nebze dram haklı olsa da görünürlüğün yarattığı gölgelere kulak vermek her zaman iyidir. Bu nedenle, örneğin, Sınır Tanımayan Doktorlar, şu anda kamuoyunun dikkatini Yunan toplama kamplarında tutulan binlerce mülteci ve göçmenin virüse karşı son derece savunmasız olduğu gerçeğine çekiyor. Bu kamplardan birinde (1300 kişinin yaşadığı Moria) sadece tek bir musluk bulunurken sabun bulunmuyor. Bu kamplarda tıpkı bir esir hayatı yaşayanlar üst üste, sıkışık bir şekilde yaşamak zorunda kalıyorlar. Beş ve altı kişilik aileler üç metrekareden küçük bir alanda uyuyor. Bu da Avrupa ancak görünmez olanından.


Orijinal metin "Virus: All That Is Solid Melts into Air" başlığıyla 19 Mart 2020 tarihinde Critical Legal Thinking sitesinde yayımlanmıştır, orijinal metne bağlantı üzerinden erişmeniz mümkündür.


[1] Hastalığı ilk yayan kişi.

bottom of page