Kelsen'in Marx, Engels ve Doğal Hukuk Okuması
Anna Lukina
Çev.: Emek Ilgaz
(Bu çalışma, Anna Lukina’nın yakın zamanda Jurisprudence dergisinde yayınlanan bu linkten ve bu linkten erişilebilen "Opening the Pandoras Box: Kelsen and the Communist Theory of Law" makalesinde daha ayrıntılı olarak ele alınan temalara dayanıyor.)
1955’te Hans Kelsen, Marksist ve komünist teorinin Marx ve Engels’ten 20. yüzyılın ortalarındaki Andrey Vyshinski, Sergei Golunskii ve Mikhail Strogovich gibi Sovyet düşünürlerine kadar geçirdiği gelişimi betimlemeyi ve eleştirmeyi amaçlayan bir monografi olan Communist Theory of Law[1] adlı çalışmasını yayınladı.[2] Bu, Kelsen’in dikkatini Marksist temalara yönelttiği ilk çalışması değildi; daha önceki çalışmasında, The Political Theory of Bolshevism, Bolşevik diktatörlüğünün "teoride anarşizmi ve pratikte totalitarizmi" benimseyen çelişkilerini incelemişti.[3] ‘The Communist Theory of Law’da Kelsen, genel olarak komünist siyaset teorisini araştırmaktan, özellikle hukukun statüsünü incelemeye geçti ki bu onun daha iyi bilinen çalışmasının ana temasıdır.[4]
Kelsen’in komünist hukuk incelemesi Soğuk Savaş arka planında gerçekleşti. 1940’ta Avrupa’dan ABD’ye kaçarken zamanın politik havasından etkilenmediyse de etkilenebilirdi. “Saf” tarafsız bir gözlemci olmaktan çok uzak olan Kelsen, The Communist Theory of Law’da ulaştığı sonuçtan, "Sovyet hukuk teorisinin acınacak, Sovyet Hükümetinin hizmetine indirgenmiş statüsünden", yakınarak Sovyet egemenliğine yönelik açık bir eleştiri yaptı.[5] Ancak Kelsen’in Marksizm’e yönelik tutumu o yıllarda bile çok kuvvetli bir biçimde olumsuz değildi. Örneğin Secular Religion eserinde, Marx ve Engels’in, Hegel’in din eleştirisini geliştirmesini överek “diyalektik materyalizm, sosyal gerçekliğin nedensel bir açıklaması olduğu sürece – ve bu onun ana meselesi oldukça – kesinlikle bilimsel bir teoridir” demiştir. Kelsen, kitabı 1964’te, belki de o dönemde Marksizm hakkında olumlu yönde yazma konusundaki tartışmalar nedeniyle geri çekti.[6] Böylece The Communist Theory of Law’un başarısı dönemin politik tutumlarına bağlanabilirse de Kelsen, Marx ve Engels’i ciddiye aldı ve onların yazılarına önemli ölçüde önyargısız yaklaştı.
The Communist Theory of Law’un siyasi bağlamı akılda tutulmalıdır ancak kitabın Sovyet hukuk teorisyenleriyle basit bir yüzleşmeden çok daha fazlasını içeren daha büyük bir hukuki-teorik girişimin parçası olduğu açıktır. Kelsen’in nihai hedefi hukuki pozitivizmi teşvik etmekti: politik ve ahlaki yargıdan uzak “saf” bir hukuk kuramı. Böylelikle komünist teorinin hukukun doğasını açıklamadaki başarısızlığının “gerçek bir sosyal bilimin sadece bağımsız olma koşuluyla mümkün” olduğunu hatırlattığını belirterek kitabını bitirdi.[7] Kelsen’in monografisinin bu geniş amacı okuyucuları tarafından fark edildi. Özellikle akılda kalıcı bir örnek 1956 tarihli kitap incelemesinde Reginald Paker tarafından sağlanmıştır:
“Bu kitap, komünizme karşı bir savaşta yardımcı olduğu için değil – hukuk teorilerinin ve teorisyenlerinin yanılgılarına işaret ederek bu siyasi hareketle savaşmak, bir savaş kruvazörüne çakıl taşları atmak gibi olacaktır – daha ziyade gerçekmiş gibi davranan şaşkın düşünceye ve dilek hayallerine karşı sürekli savaşımız olmalı. Unutmamalıyız ki Kelsen’in kitabında işaret edilen tüm yanılgılar komünist olmayan yazarların çoğunda, çok yoğun olmasa da çağlar boyunca ortaya çıkmıştır.”[8]
Öyleyse, Parker’ın burada ima ettiği ‘’dilek hayalleri’’ neydi? Kelsen’in kendisi komünist hukuk teorisini ‘’komünist olmayan ülkelerde yaygın olan sosyolojik hukukbilimin sadece bir varyasyonu’’ olarak adlandırmıştır.[9] Ancak Kelsen yalnızca Roscoe Pound gibi kişilere meydan okumakla kalmaz. Ek olarak ve daha önemlisi, doğal hukukçularla (Grotius, Pufendorf, Hobbes ve Locke gibi düşünürlerle) ‘’saf hukuk kuramı’’ üzerine yazdığı ilk yazılara kadar bir diyalog kurar. Burada tartışmanın menfaati daha yüksektir: Çoğu sosyolojik teori yalnızca hukuku tanımlamayı ve açıklamayı iddia ederken, doğal hukuk teorileri onun ahlaksal gerekçesini soruşturur. Doğal hukukçular, yalnızca ahlakı hukukun ayrılmaz bir parçası olarak gören pozitif hukukun ahlaki niteliklerini değerlendirmez, aynı zamanda ona daha yüksek bir otorite atfederek hukuku haklı çıkarırlar. Bu nedenle doğal hukuk teorilerini kabul etmemenin, tanımlayıcı doğruluklarının ötesinde pratik sonuçları vardır, çünkü bunlar mevcut yasal düzenleri desteklemek veya eleştirmek için kullanılabilir.
Kelsen, Marx’ın hukuk teorisini, önceki çalışmasında zaten gösterdiği aynı açıklıklara tabi bir “doğal hukuk doktrini” olarak açıkça tanımlar:
“Tıpkı doğal hukuk doktrininin doğadan yalnızca ona daha önce yansıttığı şeyi çıkarabilmesi gibi doğadan yaptığı sözde çıkarımı, gerçekte doğayı yorumlayanın açıklanmamış bir varsayımıdır ve istenen adalet doğada değil hukukçunun bilincindedir. Marx’ın sosyal gerçeklikten geliştirdiğini iddia ettiği sosyal gerçek, ona yansıtılan kendi sosyalist ideolojisidir. Onun gerçekliği tıpkı bir sihirbazın şapkasına benzer şekilde, çift tabanı olan, istediğiniz her şeyin sihirle üretilebileceği bir biçimdedir.”[10]
Başka bir deyişle Marx ve Engels, tıpkı doğal hukukçular gibi objektif bir “doğal yasa” olduğu varsayılan şeyin yerine kendi görüşlerini ortaya koyarlar. Bu nedenle yasal – ve ahlaki – olarak gerekçelendirilen versiyonları herhangi bir objektif “doğal hukuktan” ziyade kendi varsayımlarına dayanmaktadır. Ancak bu varsayımların bağımsız olarak gerekçelendirilmesi gerekir – ve Kelsen’in işaret ettiği gibi doğal hukuk teorisyenleri bunu başaramazlar, bunun yerine “doğal hukuk” idealini objektif olarak geçerli şeklinde sunarlar. Sonuç olarak doğal hukuk düşüncesi, birinin idealiyle desteklenen ve bu durumda komünist olan herhangi bir hukuk sistemini haklı çıkarmak için kullanılabilecek “boş bir çektir”.
Örneğin Marx ve Engels’in çalışmasının temel özelliği olan kötü şöhretli “altyapı-üstyapı ilişkisini’’ düşünün. Üstyapının bir parçası olan hukuk, kapitalist üretim biçimi ve bununla bağlantılı üretim ilişkileri gibi bir üretim biçimi olan ekonomik temel tarafından yaratılır ve sınırlandırılır. Üstyapının rolü, altyapıyı güçlendirmek ve doğrulamaktır. Başka bir deyişle hukuk, öne sürülen norm ve kuralların ötesinde bir temele sahiptir ve bu nedenle insan kontrolünün sınırları dışında olmak bakımından “doğaldır”.[11] Ek olarak, Marx ve Engels, insanların “doğası” gereği tahakkümden arınmış olduğuna ancak kapitalist toplumdaki “yaşam koşulunun” “bu doğanın doğrudan, kararlı ve kapsamlı bir şekilde olumsuzlanmasıyla” sonuçlandığına inanıyordu.[12] Bu yabancılaşma, diğer şeylerin yanı sıra, insanları yabancılaşmadan kurtaracak komünizme geçişi haklı çıkaran şeydi. Bu anlamda, Marx ve Engels’in teorileri, Kelsen’in gözlemlediği gibi gerçekten de pozitif hukuktan bağımsız “doğal” fenomenler üzerine inşa edilir.
Bununla birlikte, Marx ve Engels’in teorilerinin bu unsurları pozitif hukukun kökenlerini ve amacını yalnızca sosyolojik olarak (altyapı-üstyapı ilişkisinin yaptığı gibi) açıklar ve sonra onu (insanların doğal özgürlüğüne yapılan çağrıda olduğu gibi) eleştiriye tabi tutar. Hukuku hiçbir şekilde haklı çıkarmazlar. Marx ve Engels yeni bir hukuk vizyonunu savunmak için "doğayı" kullanmak yerine, kapitalizmin parçalanması ile hukukun ve devletin kademeli olarak “sönümlenmesi” çağrısında bulunur.[13] Bu nedenle Marksist hukuk anlayışının belirli ahlak anlayışları tarafından bildirilen bir hukukun üstünlüğü idealine başvuran doğal hukuk yaklaşımını doğrudan taklit ettiğini iddia etmek zordur. Aslında, çalışmaları hukukun kökenleri ve işleyişine odaklandığından ve bir normlar sistemi olarak da tanımlanabilecek olan hukukun “doğası” hakkındaki sorulara büyük ölçüde tarafsız olduğundan, Marx ve Engels’in pozisyonunu Kelsen’in kendi pozitivizmiyle bile uzlaştırmak mümkündür. Marx ve Engels’in (dağınık ve sistematik olmayan) hukuk açıklaması bu yüzden şüphelidir ve en azından “doğal hukuk” düşünceleri tarafından uygun bir şekilde zapt edildiği sürece yasallığa inanan doğal hukuk teorilerinin aksine hukuki biçimin eleştirisini bu şekilde yapar.
Kelsen’in bahsettiğinin aksine, Marx ve Engels şüphesiz doğal hukukçu değildir. Yine de The Communist Theory of Law hâlâ incelemeye değer bir eserdir. İlk olarak, Marx ve Engels ile Lenin[14] ve Evgeny Pashukanis[15] gibi entelektüel mirasçılardan ayrı olarak Kelsen, post-kapitalist toplumda hukuk için farklı bir yol gören Vyshinski ve Petr Stuchka[16] gibi yazarları araştırıp sosyalizmin ilkeleri üzerine inşa edilmiş bir hukuk sistemi tasavvur etti.[17] İkinci ve daha önemli olarak, Kelsen’in kitabı komünist hukuk düşüncesini ana akım hukuk kurallarının analizine entegre etme girişiminin mükemmel bir örneğidir. Kelsen, Marx ve Engels’in düşüncesini pozitivizm-doğal hukuk ikilemine sığdırmaya çalışarak hata yapsa da bu hata sadece bu hata sadece inancı değil, aynı zamanda hukuk düzenine yönelik şüpheciliği de açıklayan gerçekten evrensel bir hukuk teorisi geliştirmede öğretici olabilir.[18]
Orijinal metin ‘’Kelsen on Marx, Engels and Natural Law’’ başlığıyla 30 Temmuz 2020 tarihinde Legal Form sitesinde yayımlanmıştır, orijinal metne bağlantı üzerinden erişmeniz mümkündür.
[1]Hans Kelsen, The Communist Theory of Law (New York: Frederick A. Praeger, 1955).
[2]Bkz, örn. , Andrei Y. Vyshinsky (ed), The Law of the Soviet State, çev. Hugh W. Babb (London: Macmillan, 1948); Andrei Vyshinsky, “Fundamental Tasks of Soviet Law” [1938], Soviet Legal Philosophy içinde, çev. Hugh W. Babb (Cambridge, MA: Harvard University Press, 1951).
[3]Hans Kelsen, The Political Theory of Bolshevism: A Critical Analysis (Berkeley: University of California Press, 1948) 1–2.
[4]Kelsen hem Marx ve Engels’in yazılarını hem de Sovyet hukuk ve devlet teorisini kapsayan geniş terimler olarak ‘’Bolşevizm’’ ve ‘’komünizmi’’ birbirinin yerine kullanır. Genel iddialarını tartışırken, gerektiğinde belli yazarlara, eserlere ve teorilere atıfta bulunarak Kelsen’in terminolojisini takip ediyorum.
[5] Kelsen, Communist Theory of Law, s. 193.
[6]Hans Kelsen, Secular Religion: A Polemic Against the Misinterpretation of Modern Social Philosophy, Science, and Politics as “New Religions” (Vienna: Springer, 2012 [1964]) s. 167. Daha fazlasını görmek için; Iain M. Stewart, “Kelsen, the Enlightenment and Modern Premodernists” 37 (2012) Australian Journal of Legal Philosophy 258; D. A. Jeremy Telman, “The Free Exercise Clause and Hans Kelsen’s Modernist Secularism“, D. A. Jeremy Telman’ın (ed), Hans Kelsen in American–SelectiveAffinities and the Mysteries of Academic Influence (Vienna: Springer, 2016).
[7]Kelsen, Communist Theory of Law, s. 193.
[8]Reginald Parker, “The Communist Theory of Law by Hans Kelsen“, 8 (1956) Western Reserve Law Review 104, s. 106.
[9]Kelsen, Communist Theory of Law, 2, s. 193.
[10]Kelsen, Communist Theory of Law, s. 20.
[11]Karl Marx’ın ünlü tanımı gibi, “A Contribution to the Critique of Political Economy” [1859], Karl Marx ve Friedrich Engels, Collected Works, C. 29 (London: Lawrence and Wishart, 1987) içinde.
[12]Karl Marx ve Friedrich Engels, “The Holy Family, or Critique of Critical Criticism” [1845], Karl Marx ve Friedrich Engels, Collected Works, C. 4 (London: Lawrence and Wishart, 1974) 5 içinde, s. 36.
[13]Hukukun ve devletin bu “sönümlenmesi’’ Engels tarafından aşağıdaki ünlü pasajda açıklanmıştır: ‘’Sosyal ilişkilere devlet müdahalesi bir alanda birbiri ardına gereksiz hâle gelir ve sonra kendiliğinden ölür; kişilerin idaresi, şeylerin yönetimi ve üretim süreçlerinin idaresi ile değiştirilir. Devlet ‘’kaldırılmaz’’. ‘’ Sönümlenir’’. Friedrich Engels, “Anti-Dühring” [1877], Karl Marx ve Friedrich Engels, Collected Works, vol. 25 (London: Lawrence and Wishart, 1987) 5 içinde, s. 268.
[14]Başlıca V. I. Lenin, “The State and Revolution” [1917], V. I. Lenin’in, Collected Works, C. 25 (Moscow: Progress Publishers, 1974) içinde.
[15]Evgeny Pashukanis, “The General Theory of Law and Marxism” [1924], Pashukanis: Selected Writings on Marxism and Law içinde, ed. Piers Beirne ve Robert Sharlet, çev. Peter B. Maggs (London: Academic Press, 1980).
[16]Petr Stuchka, “The Revolutionary Part Played by Law and the State: A General Doctrine of Law” [1921], Soviet Legal Philosophy içinde, çev. Hugh W. Babb (Cambridge, MA: Harvard University Press, 1951).
[17]Daha fazlası için bkz. Anna Lukina, “Opening the Pandora’s Box: Kelsen and the Communist Theory of Law” (2020’de çıkacak) Jurisprudence 1, at 20–26 (SSRN versiyonu). Ayrıca bkz. Anna Lukina, “Between Exception and Normality: Schmittian Dictatorship and the Soviet Legal Order” (2020) (SSRN versiyonu), 20–22, 30–33.
[18]Bu, Kelsen’in Harvard Hukuk Fakültesi’ndeki ‘’Hukuk Hakkında Teoriler’’ dersinin bir parçası olarak Lewis Sargentich ile yaptığı görüşmeden esinlenilmiştir.