Dünyanın Sonu
Giorgio Agamben
Çev.: Yusuf Enes Karataş
Dünyanın sonu teması, Hıristiyanlık tarihinde tekrar tekrar ortaya çıkmıştır. Bütün dönemlerde sonun yakın olduğunu bildiren kâhinler ortaya çıkmıştır. Günümüzde eşsiz olan şey ise, kilise tarafından uzun süre önce terk edilen bu eskatolojik işlevin, kendilerini giderek daha fazla kâhin olarak sunan, dünya yaşamının sona ermesine yol açacağını söyledikleri iklim felaketlerini mutlak bir kesinlikle tanımlayan ve öngören bilim insanları tarafından üstlenilmesidir. Modernitede bilimin inancın yerini aldığını ve tam anlamıyla dini bir işlev üstlendiğini düşünürsek, günümüzdeki durum eşsiz olsa da şaşırtıcı değildir. Bilim gerçekten de zamanımızın dinidir: İnsanların inandığı şeydir. En azından, inandıklarına inandıkları şeydir.
Her din gibi bilim dini de bir eskatolojiye ihtiyaç duyar. Başka bir deyişle, inananları korkutacak ve böylece inançlarını güçlendirecek ve aynı zamanda rahip sınıfını iktidarda tutacak bir aygıta ihtiyaç duyar. Greta Thunberg gibi zuhurlar bu durumun semptomatiğidir. Greta, kehanetlere körü körüne inanıyor ve bu nedenle, dünyayı yargılamak için Mesih’in yakında dönüşüne inanan Orta Çağ’daki bin yılcılar gibi 2030’da dünyanın sonunu bekliyor. Apokaliptik teşhislerini tek bir faktöre (atmosferdeki karbondioksit yüzdesine) yoğunlaştıran, şaşırtıcı bir saflıkla insanlığın kurtuluşunun nükleer enerjide olduğunu ilan eden bir bilim insanı olan Gaia’nın mucidi gibi bir figür de daha az semptomatik değildir. Her iki durumda da, riskler dini bir nitelik taşır ve doğası gereği tamamen bilimsel değildir ve kurtuluşun böylesine merkezi bir rol oynadığı gerçeği tarafından ihanete uğrar.
Bu fenomen özellikle rahatsız edicidir çünkü bilim daha önce eskatolojiyi görevleri arasında saymıyordu. Bu kehanet tarzı varsayımının, tahmin edilen felaketlere yönelik sorumluluk bilincine ihanet ettiği düşünülebilir. Herhangi bir din gibi, bilim dininin de inanmayanları ve düşmanları vardır – yani, modernliğin diğer büyük dini olan para dininin müritleri. Bu iki din birbirinden ayrı dinlermiş gibi görünse de gizlice birleşmişlerdir. Şu anda ifşa edilen feci durumu yaratan bilim, teknoloji ve sermaye arasındaki yakın ittifaktı.
Bu tefekkürlerin kirlilik gerçeğine ya da birbirini izleyen endüstriyel devrimlerin canlıların maddi ve manevi koşullarında meydana getirdiği zararlı değişikliklere ilişkin bir konumlanma olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Tam tersine, dinin bilimsel gerçekle karıştırılmasına karşı, kehanet olanın berrak olanla karıştırılmasına karşı uyarıda bulunarak, son tahlilde, politik olmaktan başka bir şey olmayan seçimleri ve görüşleri dikte eden ilgili taraflarla karşı karşıya kalmaktan kaçınmaktır.
Bu makale ilk olarak Quodlibet internet sitesinde yayımlanmış ve D. Alan Dean tarafından İngilizceye çevrilmiştir.
İngilizceden çevirdiğimiz metin ‘On the End of the World’ başlığıyla 6 Mart 2020 tarihinde D. Alan Dean'in Medium bloğunda yayımlanmıştır, İngilizce metne bağlantı üzerinden erişmeniz mümkündür.