Bir Hayvanın Pahasına
Matthew Liebman
Çev.: T. Gizem Soyergin
Bu yazı Etin Hukuk ve Ekonomi Politiği Sempozyumumuzda sunulan bir tebliğdir.
Büyümekte olan bir hareket, Jacques Derrida’nın deyişiyle, “önceki nesillerin canavarca olarak yargılayacağı koşullarda, hayvanlara uygun yaşam standardının dışında, yapay, cehennem gibi, adeta bitmez tükenmez hayatta kalma mücadelesiyle geçen” bir yaşama mahkûm edilmiş çiftlik hayvanlarına karşı etik yükümlülüklerimizi yerine getirmedeki kolektif başarısızlığımıza meydan okuyor. Bu hareket, görüş alanında olmayan hayvanlara yapılan muameleleri açığa çıkarmak için bir görünürlük politikası kullanıyor. Buna karşılık, hayvancılık endüstrisi insancıl çiftçiliğin kurumsal anlatılarını korumak amacıyla bu açığa çıkarmaları suç haline getirmeye uğraştı. Bu makale, gıda sistemi üzerindeki şirket kontrolü ile insan ve insan olmayan sömürüsüne yönelik siyasi tepkileri harekete geçirme eylemi arasında süregelen mücadeleyi açıklıyor.
Bu mücadeleyi bağlama yerleştirmek için, mezbaha şiddetinin ortasında neoliberal otomasyon ve verimlilik unsurlarının tasarlandığı 20. yüzyılın başına dönebiliriz. Henry Ford ve ekibi, “Chicago istifçilerinin sığır eti sosunda kullandıkları gezer el arabasından” montaj hattı fikrine ulaştı. Ford mühendisi William “Pa” Klann tarafından, işçilerin, hayvan bedeninin bir bölümünün tek seferde metodik olarak parçaladıkları Şikago’daki Swift&Company mezbahasına yapılan bir ziyaret, bu “sökme hattını” tersine yeniden yaratmak için Ford’a ilham verdi. İnsan olmayan bedenin kendisini oluşturan parçalara tam anlamıyla indirgenmesi, işçiler için, verimlilik hizmetinde üretken güçlerinin mikro düzeyde yönetilmiş, denetlenmiş, düzenlenmiş ve fazlasıyla belirlenmiş olduğu metaforik olarak benzer bir sürece işaret ediyordu.
Aynı sıralarda, Upton Sinclair ve ilerici hareket, kontrolsüz endüstrileşmenin daha karanlık yönlerini ortaya çıkarmak için Ford’un ilham aldığı endüstriyel mezbahaları kullanıyorlardı. Sinclair, “Packingtown”nda yedi hafta geçirdikten sonra, Şikago stok sahalarında hayvan ve işçilerin acımasız sömürüsünü açığa çıkaran The Jungle’ı yazdı. Sinclair, bir domuz mezbahasını “son derece sistemli olarak makinelerle ve uygulamalı matematikle domuz eti yapımı” olarak tanımladı. Klann’a ilham veren gayrı şahsi ve mekanik süreç, “özür bahanesi olmadan, gözyaşına saygı gösterilmeden” hayvanları kesme pratiğini kınayan Sinclair’i dehşete düşürdü.
Sinclair’in “halkın kalbini kazanmayı amaçlayan ve şans eseri … midelerinden vuran” meşhur ifşası, Federal Et Teftiş Kanunu ve Temiz Gıda ve İlaç Kanunu dahil olmak üzere dönüm noktası olan ilerici düzenlemelerin teşvik edilmesine yardımcı oldu. Yine de çoğu istatistiğe göre, The Jungle’ın yayınlanmasından itibaren işler çiftlik hayvanları için daha da kötüye gitti: daha fazla hayvan, daha önce hiç olmadığı kadar insanlık dışı koşullarda daha şiddetli istismarlara maruz kaldı. Doğru, en azından artık mezbahalara ilişkin düzenlemeler mevcut ancak hukuki boşluklar, düzenleyici fiyat düşürmeler, yetersiz uygulamalar, katliamın içsel doğası aşırı şiddetin devam etmesine neden oluyor. Ve hayvanların yetiştirildiği çiftlikler, endüstriyelleşme, bütünleşme ve yoğunlaşma derecelerinde bir kuantum kayması geçirdiler. Claire Jean Kim’in gözlemlediği gibi, “hayvan bedenlerinin neoliberal araçsallaştırılması, acımasız tek amaçlılığıyla bilim kurgu seviyesine ulaştı.”
HAYVANLARA KARŞI BU YOĞUNLAŞAN SAVAŞIN IŞIĞINDA, SINCLAIR’IN BİR GAZETECİ VE AKTİVİST OLARAK MİRASI BELKİ DE TEŞVİK ETTİĞİ DÜZENLEMELERDEN ÇOK DAHA ÖNEMLİDİR.
Bugün, Sinclair’in basın mirasçıları, çoğu Amerikalının günlük pratiklerinin desteklediği acıların kaynayan gizli eğilimlerini ortaya çıkarmak için onları örten perdeyi genişçe aralamak adına ülke çapında fabrika çiftliklerinde ve mezbahalarda kılık değiştirerek dolaşıyorlar.
Hayvancılık endüstrisinin gizli araştırmaları son yıllarda yaygınlaştı. Ayrı ayrı yapılan 100’den fazla ifşa, hayvanların kirli, endüstriyel bir temelde çektiği şiddetli acıları ortaya çıkardı. Kaliforniya’daki bir süt çiftliğinde, Animal Outlook tarafından yakın zamanda yapılan bir gizli araştırma, annelerinden zorla alınan bebek buzağıların yaşadıkları travmayı, veteriner kontrolü yapılmayan ve ölüme terk edilen ineklerin ihmalini ve hırpalanmış ve dövülmüş hayvanların yaşadıkları fiziksel suiistimali meydana çıkardı. Benzer araştırmalar, küçük tel kafeslere sıkıştırılmış tavukları, boş metal ahırlara kapatılan domuzları, yünleri saldırganca kesilen koyunları, hayvan bedenlerinin anestezi uygulanmadan kesimlerini, bilinci tamamen yerinde olan hayvanların katledilmesini, hasta ve yaralanmış hayvanların ihmalini ve diğer zulümleri gözler önüne serdi.
Bu araştırmalara karşı halkın tepkisi, yoğun hapsetmenin en kötü biçimlerinden bazılarını yasaklayan eyalet yasaları ve ölecek kadar çok hasta olan ineklerin katledilmesini yasaklayan düzenlemeler de dahil olmak üzere, önemli demokratik reformları seferber etti. Araştırmalar; (her ne kadar bunlar yetersiz olsa da) tüketici boykotlarını, sözleşme iptallerini ve yeni kurumsal sorumluluk politikalarının yaratılmasını teşvik etti. Ancak en önemlisi, bu araştırmalar, yeterli olamadığımız kan dondurucu yolları belgeleyerek hayvanlara karşı olan etik sorumluluklarımız hakkında kamusal tartışmaları devreye soktu.
Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, hayvancılık endüstrisi, acısız katliam anına kadar severek büyüttükleri hayvanlarla tek tek ilgilenen saygıdeğer çiftçilerle birlikte pastoral bir zemine kurulan aile ilişkileri hakkında kendimize tarım hakkında söylediğimiz hakim kültürel mitleri yaymayı tercih etti. Gizli araştırmalar, çok daha çirkin gerçekleri ortaya çıkardı. Endüstri, bu anlatıları baskılamanın çabası içinde, gizli videoların çekilmesini suç sayan “Ag-Gag” yasalarının yürürlüğe sokulmasına uğraştı.
Núria Almiron’un gözlemlediği gibi, hayvancılık endüstrisi, kendi suiistimali için “rıza üretimi” sağladığı büyük politik güce sahip. Endüstri, otuzdan fazla eyalette Ag-Gag yasa tasarılarını yürürlüğe sokmak için istekli olan yasa koyucular buldu ve aralarında Kansas, Montana, Kuzey Dakota, Iowa (iki kez), Utah, Missouri, Idaho, Wyoming, Kuzey Karolina ve Arkansas’ın bulunduğu on eyalette bu yasa tasarılarını yasamadan geçirmede başarılı oldu. Bu yasalar, (1) tarımsal uygulamaları sahibinin izni olmadan kayıt altına almayı, (2) bir iş başvurusunda yalan söylemek gibi bir gerçeğe aykırı beyanla tesise erişim sağlamayı veya (3) gizli bir araştırmacı olarak hukuki yaptırım için kimliğini açığa çıkarmadaki ve çekilen görüntüleri 24 saat içinde teslim etmedeki isteksizliği yasaklayarak gizli araştırmaları suç haline (ya da hukuki sorumluluk haline) getirmiştir.
Bu yasaları destekleyenler, motivasyonlarının kurumsal tarım endüstrisinin, bu endüstriye karşı yükselen demokratik protesto hareketinden korunması olduğunu açıkça ifade ettiler. Ag- Gag yasalarının yasama sponsorları, aktivistlere “kanunsuzlar”, “teröristler”, “aşırılık yapan kimseler” ve “değersizler” şeklinde iftira attılar. Idaho’daki bir endüstri lobicisi, PETA’nın araştırmalarının sonuçlarını “yayınlamak” için – siyasi konuşmanın klasik metonomisi olan – “bir sabun kutusunun üzerinde ayakta durduğundan” şikayet etti. Bir Idaho temsilcisi, yasayı, bir aktivist grup olan Mercy for Animals hakkında, araştırmasını siyasi olarak harekete geçmek için kullanmasından ötürü “Bu organizasyonlar, Bettencourt Süt Çiftliğinden et veya süt alan şirketlerin ürünlerini boykot etmeye çağıran dilekçelerle birlikte çiftlikte çekilen kamera kayıtlarını internette yayınlayarak benim için etik çizgiyi aştı.” diyerek düzenlemeyi tamamıyla destekledi. Utah yasasının sponsoru olan bir çiftçi, gizli soruşmaların, “endüstrimizde korkunç bulduğumuz hayvan haklarının ulusal çapta geliştirilmesi için” kullanıldığından şikâyet etti.
İlginçtir ki kanun koyucular, muhtemelen böylesi bir şeffaflık özgürleştirici bir siyasi hareketin harekete geçirilmesi stratejisiyle çakışacağı için, bireysel tüketicilerin özgür seçimine yönelik sözde neoliberal bağlılığı terk etmiş görünüyorlar. (Bazı serbest piyasa savunucularının Ag- Gag yasalarına, bu yasaların bireysel tüketici seçimlerine müdahalesi nedeniyle karşı çıktıklarını belirtmek gerekir. Bu yasalara karşı olan görüşlerin memnuniyetle karşılanmasına rağmen hayvan özgürlüğü çerçevesini bireysel seçim meselesi olarak nitelendirmek yanlıştır.)
Hayvan Yasal Savunma Fonu ve hayvan refahı, insan hakları, gıda güvenliği ve çevre ve işçi hakları gruplarından oluşan bir koalisyonun liderlik ettiği Ag-Gag yasalarının anayasallığıyla mücadele eden agresif bir dava kampanyası şimdiye kadar başarılı oldu. Utah, Idaho, Iowa, Wyoming ve Kuzey Karolina’daki mahkemeler, Birinci Ek Maddenin ifade özgürlüğü hakkındaki fıkrasını ihlal ettiği için Ag- Gag yasalarını (tamamen veya kısmen) iptal etti.
Bu mahkemeler, Ag-Gag yasalarının korunmakta olan ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini tespit etti. Mahkemeler, tipik olarak, ifade üzerindeki bu kısıtlamaların içeriğe dayalı olduğunu çünkü (a) videonun yasaklanmış bir konuyu (tarımsal işlemleri) gösterip göstermediğini veya (b) erişim sağlama adına yapılan beyanatların doğru ya da yanlış olup olmadığını belirlemek için ifadenin içeriğine bakılması gerektiğini tespit etti. İfade üzerinde içeriğe dayalı olarak yapılan kısıtlamalar için, Ag-Gag yasaları kurtulamayacakları sıkı bir denetimden kurtulmalıydı. Hükümet, tarım şirketlerinin özel mülkiyet hakları üzerindeki korumada güçlü ve etkili bir çıkara sahip olmasına rağmen Ag-Gag yasaları, bu çıkarlara hukuken biçilmiş kaftan olmadıkları için sıkı bir denetimden kurtulamamıştır. Eğer eyaletler mülkiyetin korunmasıyla gerçekten ilgililerse, sadece tesadüfen ifadeyi zorlaştıran izinsiz giriş yasaları gibi genel uygulanabilirliğe sahip yasalarını harekete geçirebilirler (ve geçirirler). Ag-Gag yasalarına ilişkin tek doğru izah bu yasaların endüstrinin hizmetinde, ifade açıklamalarını bastırmaktaki arzusudur ya da Utah Bölge Mahkemesi’nin de ortaya koyduğu gibi, “Bu yasaların mükemmel bir biçimde uygun hale getirmiş olduğu şey, gizli araştırmacıların tarımsal tesislerdeki suiistimalleri ortaya çıkarmasını engellemektir.”
Zaferler henüz tam değil: Dokuzuncu Daire, Idaho’nun video yasağını kaldırmasına rağmen, eğer araştırmacı tesise ekonomik zarar vermeye niyetlenirse – olumsuz tanıtımın doğal bir sonucu olarak – yalan beyan yoluyla istihdam elde edilmesini yasaklayan yasanın bir bölümünü uygun buldu. Arkansas’ın yasasına itiraz, davacıların temyiz ettiği gerekçelerle reddedildi. Sekizinci Daire, Birinci Ek Maddeyi ihlal ettiği için bölge mahkemesi tarafından yasası yürürlükten kaldırılmış Iowa’nın, Ag- Gag yasasının tekrar yürürlüğe sokulup sokulmayacağına ilişkin sözlü argümanları dinledi. Ve konu eğer mevcut Yüksek Mahkemenin önüne gelirse o zaman bu konuyu nasıl ele alacağı belli olacaktır. Mahkeme, kurumsal çıkarları koruma adına Birinci Ek Maddeyi güçlendirmeye eğilim göstermesine rağmen, eleştirel ifadenin güçlü bir şekilde uygulanması görünüşteki özel mülkiyet haklarıyla çakıştığında ve kurumsal güce ve insan merkezli sömürüye karşı tabandan hareketlenmeyi teşvik ettiğinde bu kadar koruyucu olmayabilir. Bu anayasal davaların sonucundan bağımsız olarak, hayvancılıkta şeffaflık mücadelesi devam edecektir. Sinclair, Şikago mezbahalarında tanık olduklarını “sanki bir zindanda işlenen, hepsi görünmeyen ve önemsenmeyen, gözden kaybolan ve hafızadan silinen korkunç bir suç gibi” şeklinde tanımladı. Bugün, hayvancılık endüstrisi – yasa koyucularla birlikte çalışarak – ifadelerin bastırılmasına, neoliberal serbestleşmeye, hükümet yardımlarına, düzenleme tuzağına, yanıltıcı reklamlara, hayvan zulmüne ve çevre yasalarından muafiyetlere dayanarak sömürülerini gözlerden ve hafızalardan uzak tutmaya devam ediyor. Görünüşte umutsuz görünen bu yasal zemine karşı, çapraz hareket ittifakı oluştururken bu sisteme katılımı reddeden popüler bir hareketin hayata geçirilmesi insan ve insan olmayan yaşam için yaratılan önemli tehditle mücadele etmek için gereklidir.
Orijinal metin “At The Cost Of an Animal.” başlığıyla 25 Kasım 2020 tarihinde Law and Political Economy Project sitesinde yayımlanmıştır, orijinal metne bağlantı üzerinden erişmeniz mümkündür.