Agamben: Mesiyanik Hükümdarlık
Signe Larsen
çev.: Mehmet Odabaşı
Agamben, “The Messiah and the Sovereign: The Problem of Law in Walter Benjamin”de, yasanın yürürlükte olduğu ama hiçbir şey ifade etmediği, içinde yaşadığımız istisna hali ile egemen iktidarın sorunlu doğasını aşmak için bir tür “potansiyele” sahip gerçek istisna hali arasındaki farkı Walter Benjamin’in “Tarih Kavramı Üzerine Tezler”ine atıfta bulunarak açıkça ele alır.[1] Burada Agamben, hukukun ve egemen iktidarın temel yapısının ötesine geçme olasılığını görür ve Benjamin'in Mesiyanik geleneğe ilişkin yorumundan hareketle gerçek istisna halini “Mesiyanik Hükümdarlık” olarak adlandırır.[2]
Dini bağlamda Mesihçilik, aslında hukukun radikal bir dönüşümünü ifade eder çünkü Mesih aynı zamanda hukuku düşüşten[3] önceki haliyle yeniden kurmak ve aynı zamanda yeni bir ütopik dünya düzeni getirmek zorundadır. Mesiyanik görev bu nedenle paradoksaldır: Mesih sayesinde “Hukuk yeni biçimine geri dönecektir”.[4] Kabalist gelenekte düşüşten önceki Hukuk, Tanrı'nın herhangi bir düzeni olmayan, yani hiçbir anlamı olmayan, karışık harflerle yazılmış adıdır; düşüşten önceki hukuk tamamen içeriksizdir. Tanrı'nın ismi olan bu harflerin karmaşası ile diğer bütün yasalar yazılabilir, yani hukukun asli yapısı saf bir “potansiyel”dir; ki bu potansiyel en iyi biçimde Aristoteles'in levha örneğiyle anlaşılabilir: Üzerine hiçbir şey yazılmayan ve bu nedenle üzerine her şeyin yazılabileceği yazı levhası. Eğer böyleyse, Mesih'in görevi, hiçbir şeyi emretmeyen bir emri yeniden kurarak, içeriksiz hukuku yeniden kurarak ütopik bir yenilenme getirmektir.
Bu Mesiyanik hukukun yapısı, yasanın yürürlükte olduğu ancak hiçbir şey ifade etmediği, şu anda içinde yaşadığımız olağanüstü hal hukukuna yapısal olarak benzerdir. Şimdi soru şudur: Mesiyanik Hükümdarlık şu anda içinde yaşadığımız istisnai halden nasıl farklılaştı ve böylece egemen iktidarın doğasını aşma “potansiyeline” sahip olan gerçek istisna halini nasıl ortaya koydu? Mesih'in görevi, her şeyi mahfuz kılan küçük bir yer değiştirme yapmaktır ve bu yüzden Benjamin, Mesiyanik Hükümdarlık’ta her şeyin bugün olduğu gibi olduğunu, sadece biraz farklı olduğunu yazar. Mesiyanik Hükümdarlık’ta,..
“Çocukların kullanılmayan nesnelerle oynaması gibi insanlık da yasalarla oynayacak, ama onları kanonik kullanımlarına geri döndürmek için değil, sonsuza dek ondan özgür kılmak için.”[5]
Şu an içinde yaşadığımız istisna hali ile gerçek istisna hali arasındaki farkı anlamak için iki farklı Mesihçilik veya nihilizm biçimi arasında bir ayrım yapmalıyız:
“yasayı geçersiz kılan ama Hiç'i daimî biçimde sonsuza kadar ertelenmiş bir geçerlilik durumunda tutan ilk biçim (ki buna kusurlu nihilizm de diyebiliriz), ve ikinci bir biçim, geçerliliğin anlamının ötesine geçmesine bile izin vermeyen mükemmel bir nihilizm, Benjamin'in Kafka'ya yazdığı gibi, "Hiçlik'in alt üst edilmesinde kefaret bulmayı başarır".[6]
İlk nihilizm, şu anda içinde yaşadığımız, yasanın tüm içeriğinden yoksun bırakıldığı “iradeli” istisna halidir (yasal ile yasa dışı arasında net bir sınır çizgisi yoktur) fakat aynı zamanda yasa geçerliliğini korur (tüm eylemler potansiyel olarak yasadışı olarak değerlendirilebilir ve tüm cezalar potansiyel olarak uygun şekilde değerlendirilebilir); istisna hali hukuku “hiçbir hukuki şekli olmayan şiddet”tir.[7] İkinci nihilizm, yasanın yalnızca tüm içeriğinden değil, aynı zamanda geçerliliğinden de yoksun bırakıldığı Benjaminci Mesiyanik Hükümdarlık’tır: Yasa artık Mesiyanik Hükümdarlık ’ta yürürlükte değildir. Bu yüzden Agamben şu sonuca varıyor:
“Mesih, mükemmelleştirilmiş nihilizme bir geçit açmak için, sadece emreden ve yasaklayan bir yasayla değil, orijinal Tevrat gibi hiçbir anlamı olmayan bir yasayla da yüzleşmelidir. Ama bu aynı zamanda, kural haline gelen istisna durumunda yaşayan bizlerin de hesaba katması gereken bir görevdir”.[8]
Bununla çağdaş toplumda siyasi eylemin işinin -Mesih'in görevinin- somut bir içeriğe (ki bunu değiştirmek isteyebiliriz) sahip bir yasaya meydan okumak olmadığını kastediyor; çağdaş toplumda karşı çıkılması gereken yasa, sürekli istisna hali yasasıdır, yani tüm içeriğinden yoksun ama yine de geçerli olan; içeriği olmayan, ancak herhangi bir şeyi öngörme ve herhangi bir hüküm verme gücü ve geçerliliği olan yasadır.
Şu anda içinde yaşadığımız istisna hali ile gerçek istisna hali arasındaki fark, ilkinde yasanın hiçbir şey ifade etmeden yürürlükte olması, ikincisinde ise yasanın ne bir şey ifade etmesi ne de yürürlükte olmasıdır. Bu nedenle Benjamin, gerçek istisna durumunda her şeyin şimdi olduğu gibi olduğunu, sadece birazcık farklı olduğunu yazar; Mesiyanik Hükümdarlık küçük bir düzeltmedir. Agamben'in şu anda içinde yaşadığımız istisna halinin ancak daha da radikal, hukukun orijinal anlamsızlığa yani düzensiz bir evrak çeşnisine döndürüldüğü bir istisna hali tarafından aşılabileceğine inanmasının nedeni budur.
Mesiyanik Hükümdarlığın gelişiyle ilgili önemli bir soru, analizde bu noktaya kadar hariç tutulmuş olan Mesih'in kim olduğu veya olacağı sorusudur. Agamben'in tahminindeki (post)politik temsilciler kimlerdir? Hukuku başlangıçtaki anlamsızlığına kim döndürebilir? Agamben, Mesih'in görüntüleri olarak iki farklı kurgusal karaktere işaret eder: Franz Kafka’nın kırsaldaki adamı (Dava, 9. Bölüm: “Katedral”) ve Herman Melville'in Bartleby’ı (“Kâtip Bartleby: Wall Street'in Hikayesi”).
K.'ye anlatılan hikâyeyi burada kısaca hatırlamak mümkün. Hikaye taşralı bir adam hakkındadır. Yasanın kapısını koruyan kapıcı ve hayatının çoğunu bekleyerek geçiren taşralı adam, ölmeden hemen önce kendisine asla izin verilmeyen yasaya girmek için sürekli izin ister, ta ki kapıcı, sonunda kapının sadece onun için olduğunu, sadece onun girebileceğini ve kapının şimdi kapanacağını söyleyene kadar. Agamben, bu hikâyenin bir yorumunu, istisnai hal hukukunun anlamsız (without significance) bir şekilde yürürlükte olduğu şeklinde bir alegorisi olarak sunar: Yasanın tam olarak bir şey öngörmediği için yürürlükte olduğu yerde, kapı açık olduğu için tam olarak girmek imkansızdır. Her ikisinin de temel yönü yasaktır: Yani taşralı adamın yasa kapısından dışlanması ve homo sacer'in egemen iktidardan dışlanması.
Taşralı adamı “engellenmiş bir Mesih” olarak yorumlamak makuldür. Agamben ancak bunu bir ters yorum lehine reddeder: Taşralı adamın tüm davranışı, kapıyı kapatmak ve yasanın gücünü yenmek için karmaşık bir stratejidir. Agamben, hikâyenin bize taşralı adamın başarısızlığını değil, Mesih görevinin karmaşıklığını anlattığını yazar; ki bu “bir şeyin gerçekten olmamış gibi görünmesiyle nasıl gerçekleştiği” ile ilgilidir.[9]
Taşralı adam, sürekli olarak yapabileceği bir eylemden (kapıdan yürüyerek geçmek) kaçınarak yasanın gücünü aşan Mesih'tir; bu, Agamben'in Bartleby'a atıfla “Yapmamayı tercih ederim” yorumuna yapısal olarak benzer görünen bir davranıştır. Ne taşralı adamın davranışı ne de Bartleby'nin davranışı harekete geçmeyi doğrudan reddetmez. Bunun yerine, her biri fiilen hem hareket etme hem de yapmama potansiyelini ifade eder, yani kendini fiilde eritmeyen gerçek potansiyelin bir ifadesidir.
Potansiyalite yani eylemde bulunup bulunmamanın, var olup olmamanın bir arada var olma olasılığının olduğu an, Agamben'in (post)politik eylem anlayışının merkezinde yer alır. Bartleby'nin “Yapmamayı tercih ederim” sözü potansiyalite formülüdür çünkü Bartleby kendisinden isteneni yapabilir ama yapmamayı tercih eder; Bartleby'nin davranışında her zaman farklı davranma olasılığı vardır.
Agamben, Bartleby ve kırsaldaki adama ilişkin çözümlemelerinde Benjamin'in “Şiddetin Eleştirisi Üzerine”yi Mesih'in imgeleri olarak açıkça tartışmaz; ancak bu bağlantı kesinlikle aklındadır.[10] Ve ancak (post)siyasi eylemin potansiyelin ve olumsallığın (karşıtı olabilecek olan) merkezinde neden yer alması gerektiğine biraz ışık tutabilir. “Şiddetin Eleştirisi Üzerine”de Benjamin, bir araç olarak tüm şiddetin ya hukuk koyucu ya da hukuk koruyucu olduğunu, bunun da normal koşullar altında insan eylemlerinin ya mevcut hukukun bir onaylanması olacağını ya da yeni bir hukuk oluşturarak insan eylemlerinin mevcut hukuku aşmaya çalışacağını savunuyor. Agamben ve Benjamin'in farklı nedenlerle şunda hemfikirdir: Tüm hukuklar kötücüldür. Bu nedenle egemen iktidarın üstesinden gelmek ancak yeni bir hukuk koymadan hukukun tamamen yok edilmesiyle mümkündür. Bu, amaçlara giden araçlar alanına girmeyen bir şey için çağrıdır çünkü bu alan zorunlu olarak ya hukuk koyucu ya da hukuk koruyucu olacaktır. Benjamin'in bakış açısında talep edilen, saf araç olarak şiddet, yani amacı olmayan bir araç olarak şiddet; "ilahi şiddet"tir.[11]
Agamben'in potansiyel kavramı, bu ilahi şiddetin ne olduğuna dair bir cevaptır. Bartleby'nin davranışı, araçlardan amaçlara olan alanı aşar; hiçbir şey elde etmek için hareket etmez; davranışları tamamen anlamdan yoksundur. Bartleby'nin "Yapmamayı tercih ederim" sözü ne hukuk koyucu ne de hukuk koruyucudur; Bartleby ne hukuku reddederek ona meydan okur ne de hukuku yeniden onaylar; hukuku ne kabul eder ne de reddeder ve bu anlamda hukuku anlamsız kılar. Bu anlamda Bartleby'nin nihilizmi, Benjamin'in ilahi şiddet anlayışına yapısal olarak benzer. Hem Benjamin hem de Agamben için, yasayı saf potansiyele, yani onun başlangıçtaki anlamsızlık aşamasına geri döndürerek sonunda yasanın gücünü yok edebilecek olan, yalnızca ilahi şiddetin nihilizmi gibi görünüyor.
Orijinal metin "Agamben: The Messianic Kingdom" başlığıyla 1 Şubat 2016 tarihinde Critical Legal Thinking sitesinde yayımlanmıştır, orijinal metne bağlantı üzerinden erişmeniz mümkündür.
[1] Giorgio Agamben, Potentialities—Collected Essays in Philosophy. Stanford: Stanford University Press. 1999, p. 160.
[2] Ibid.
[3] Ç.n. Düşüş, Adem’in Tanrı’nın krallığından dünyaya gönderilişini ifade eder.
[4] Ibid. s. 167
[5] Giorgio Agamben, State of Exception. Chicago: The University of Chicago Press. 2005, s. 164.
[6] Agamben, Potentialities, s. 171.
[7] Agamben, State of Exception, s. 59.
[8] Agamben, Potentialities, s. 171.
[9] Agamben, Potentialities, s. 174.
[10] Agamben, Benjamin'in "Şiddetin Eleştirisi"ni başka yerlerde kapsamlı bir şekilde tartışıyor: Agamben, State of Exception, p. 63 and Agamben, Homo Sacer—Sovereign Power and Bare Life. Stanford: Stanford University Press. 1998, p. 63-67.
[11] Walter Benjamin. Critique of Violence, Selected Writings; Volume 1;1913-1926. London: The Belknap Press of Harvard University Press, 1996, p. 249.